Fikri Türkel: 2025’te gıda sistemlerinde neler bekleniyor?

2024’ü geride bırakırken, sofralarımızın geleceği her zamankinden daha çok tartışılıyor. Gıda sistemleri hem zorluklarla hem de umutlarla dolu bir dönemece girdi. Gelin, bu dönemeçte neler olup bittiğine, 2025’in bizlere neler getireceğine yakından bakalım.

Geçtiğimiz yıl, gıda fiyatlarındaki artışlar, iklimin acımasız yüzü ve jeopolitik gerilimler, sofralarımızdaki huzuru kaçırdı. BM’nin son raporlarına göre, 2030 Sıfır Açlık hedefine ulaşmak bir hayalden öteye geçemeyecek gibi duruyor. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan hala yetersiz beslenmeyle boğuşuyor. Dahası, gıda sistemlerimizin iklim değişikliğine olan katkısı giderek artıyor.

Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, mevcut gıda tüketim alışkanlıklarımızla 2100 yılına kadar yaklaşık 1°C’lik ek bir ısınma yaşayabileceğimizi gösteriyor. Bu, alarm zillerinin çalması için yeterli bir neden!

2025’te gıda sistemlerinde neler bekleniyor?

Tarıma yatırımlar artıyor

McKinsey’nin 2024 raporuna göre, gıda teknolojisi sektörüne yapılan küresel yatırımlar 2023’te 18.5 milyar dolardan 2024’te 25.3 milyar dolara yükseldi. Özellikle alternatif protein teknolojileri, akıllı ambalajlama ve gıda güvenliği konularında yapılan AR-GE yatırımları öne çıkıyor. Örneğin, İsveçli Oatly firması, yeni nesil yulaf bazlı süt alternatiflerinin üretimi için 112 milyon Euroluk yatırım yaparak sektörde ses getirdi. Alternatif protein pazarının 2024’te 15.1 milyar dolara ulaştığına dikkat çekmek istiyorum. (Good Food Institute).

Bir sorunu çözmekte ise hala geç kalınıyor: Küresel gıda atığının yüzde 40’ı tüketici seviyesinde gerçekleşiyor (UNEP, 2024).

Yine de, umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. 2024 yılı, 250’den fazla küresel markanın yeni ürün geliştirme yatırımlarını artırdığı, bitkisel bazlı alternatiflerden sürdürülebilir ambalajlara kadar yeniliklerin katlanarak arttığı bir yıl oldu.

Tüketiciler, artık ne yediklerinin, nasıl üretildiğinin ve çevreye etkisinin daha çok farkında. 2024 seçimleri, gıda sistemlerinin dönüşümü için yeni bir politika yapıcı nesli ortaya çıkardı ve fırsatlar doğurdu. Artık karar vericilerin, endüstri liderlerinin, çiftçilerin ve tüketicilerin birlikte hareket etme zamanının geldiği söylenebilir.

2030’a Beş Kala!

2030 hedeflerine ulaşmak için sadece beş yılımız kaldı. Gıda sistemleri emisyonların üçte birini oluştururken, gidişat pek parlak değil. Neyse ki, Brezilya’da gerçekleşecek olan COP30 zirvesi, doğa ve gıda sistemleri arasındaki bağlantıları kurmak için altın bir fırsat sunuyor. Brezilya, hem gıda üretiminde küresel bir lider hem de biyoçeşitliliğin korunmasında hayati bir oyuncudur. Bu zirve, gıda sistemlerinin sürdürülebilir ve dirençli olmasını sağlayacak cesur kararlar almak için bir dönüm noktası olabilir.

Avrupa Parlamentosu; kamu-özel sektör ortaklıklarını güçlendirmek, tüketiciyi politika oluşturmanın merkezine yerleştirmek gibi yedi kritik fırsatı ortaya koyuyor. Gıda değer zincirindeki tüm paydaşları dahil ederek, gıda sistemlerinin gelişmesi için sağlam çerçeveler oluşturulabilir.

Dönüşümün Motoru

Teknoloji artık bir “gelecek vaadi” değil, gıda sistemlerinin dönüşümünde itici bir güç durumunda. Drone’lar, yapay zeka, hassas tarım teknikleri ve dikey tarım gibi yenilikler, verimliliği artırıyor, israfı azaltıyor ve değer zincirinde yeni fırsatlar oluşturuyor. Mesela, ödüllü bir girişim olan Sam-Dimension GmbH’nin drone tabanlı yabani ot tespit sistemi, çiftçilerin herbisit kullanımını azaltmasına yardımcı oluyor. Bu, sadece daha sürdürülebilir bir tarım için değil, aynı zamanda çiftçilerin maliyetlerini düşürmek için de harika bir örnek oluşturuyor. Teknolojiye erişimin herkes için adil olmasını sağlamak için, özellikle eğitim ve altyapı yatırımlarının artırılması ve yeni teknolojilerle ilgili düzenlemelerin iyileştirilmesi gerekiyor.

Gıda tedarik zincirinde blockchain teknolojisi kullanımı, 2024’te yüzde 45’lik bir artış gösterdi. Yeni nesil kooperatifler için blockchain vazgeçilmez olmalı. Walmart ve Carrefour gibi büyük perakendeciler, ürün izlenebilirliği için blockchain tabanlı sistemleri benimsedi. IBM Food Trust platformu üzerinden izlenen ürün sayısı 500 milyonu aştı. Yapay zeka uygulamaları ise hasat tahminlerinde yüzde 92’ye varan doğruluk oranlarına ulaştı.

Konuyla ilgili, fazla popüler olmasa da kayda geçmiş şu başarı hikayeleri de gelişmeler hakkında ayrı bir ufuk çizebilir:

. Karbon-negatif yumurta üretimi yapan Hollandalı Kipster, atık gıdalarla beslenen tavuklarıyla sürdürülebilir hayvancılığın öncüsü oldu. 2024’te karbon ayak izini yüzde 70 azaltmayı başardı.

. İspanyol Heura Foods ise, bitkisel et alternatiflerinde yenilikçi formülasyonları ile Avrupa pazarında yüzde 300 büyüme kaydetti.

MIT Food Systems Lab uzmanlarından Dr. Saray Thompson, 2025’te gıda sistemlerinin dönüşümünde en kritik noktanın, küçük çiftçilerin teknolojiye erişimi olacağını belirterek,  “Yapay zeka destekli tarım uygulamalarının demokratikleşmesinin şart” olduğunu söyledi.

Türkiye’de özellikle akıllı sulama sistemleri ve hassas tarım uygulamaları, su kaynaklarının verimli kullanımında büyük fark oluşturabilir. Pilot projelerde yüzde 40’a varan su tasarrufu sağlandığı biliniyor.

2025’te gıda sistemlerinde neler bekleniyor?

Rejeneratif tarımın yükselişi

Rejeneratif tarım, iklim değişikliğiyle mücadele, toprak sağlığını iyileştirme ve biyolojik çeşitliliği destekleme gibi konularda giderek daha fazla öne çıkıyor. EIT Food ve Foodvalley’in Navarra’da başlattığı proje, rejeneratif uygulamaların nasıl hayata geçirilebileceğine dair güzel bir örnektir.

Rejeneratif tarım uygulamaları, toprak karbon tutulumunu hektarda 3-7 ton artırabiliyor.

Bu tür uygulamaların yaygınlaşması için, hükümetlerin destekleyici politikalar izlemesi ve çiftçilerin özellikle küçük çiftçilerin finansal olarak desteklenmesi gerekiyor. Ancak dikkat! Rejeneratif tarım, tek başına her derde deva değil. Beslenme çeşitliliği ile birlikte ele alınması gerekiyor.

Değişimin aktörleri

Tüketici tercihleri, gıda sisteminin geleceğini şekillendirmede kritik bir role sahiptir. İşlenmiş ürünler yerine tam gıdalara yönelmek, kişiselleştirilmiş beslenmeye daha fazla önem vermek gibi eğilimler dikkat çekiyor. Giyilebilir teknolojiler ve yapay zeka, tüketicilerin kendi beslenmeleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını sağlıyor. Ancak bu durum, kişiselleştirilmiş beslenmeye erişimde eşitsizlikleri ortaya çıkarma riski taşıyor. Bu nedenle, yeni beslenme yaklaşımlarını düzenleyen politikaların, herkesin sağlıklı beslenmeye erişimini sağlaması gerekiyor.

Genellikle tarım sektörü için iki risk ile konuya girilir: İklim değişikliği ve yaşlanan tarım nüfusu. Bugün tarım sektöründe çalışanların yaş ortalamasının 55 olduğu belirtiliyor. Bunun yanı sıra, yeni nesil tarım sektörü için iki risk unsuru kendini daha çok hissettirmeye başladı:

. Veri Güvenliği: Artan dijitalleşmeyle birlikte siber güvenlik riskleri de artıyor. Çiftlik verilerinin korunması için güvenlik protokollerinin güçlendirilmesi gerekiyor.

. Teknoloji Bağımlılığı: Aşırı teknoloji bağımlılığı, geleneksel tarım bilgisinin kaybına yol açabilir. Bu nedenle, yerel bilgi ile modern teknolojinin dengeli entegrasyonu önemli.

 

2025’te gıda sistemlerinde neler bekleniyor?

Gelecek öngörüleri

– 2026’ya kadar gıda sektöründe yapay zeka kullanımının yüzde 200 artması bekleniyor.

– Kentsel tarım projelerinin 2027’de küresel gıda üretiminin yüzde 5’ini karşılaması öngörülüyor.

– Bitkisel bazlı et alternatiflerinin 2025 sonuna kadar et pazarının yüzde 10’unu oluşturması bekleniyor.

– Gelecek öngörülerimde, CRISPR Cas9 yani gen modifikasyonu alanındaki gelişmelerin bütün sektörü etkileyeceğini düşünüyorum. Yine yapay zeka uygulamaları ve gen modifikasyonu etkisiyle, tarımda “üstel” büyüme gerçekleşme ihtimali de uzak değildir. Uluslararası platformlarda “üstel ekonomi” ve yapay zekalı robotlarla ilgili olarak “ajan ekonomisi” kavramı önemli bir yer tutuyor. Bu iki konuda ayrı çalışmalar yapılmalı ve stratejiler geliştirilmelidir.

Bunları unutmayalım!

. Dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri israf ediliyor. Bu, hem ekonomik kayıplara hem de çevresel sorunlara neden oluyor (BM Gıda ve Tarım Örgütü – FAO).

. Bitkisel bazlı ürünler pazarının 2030 yılına kadar 162 milyar dolara ulaşması bekleniyor (Bloomberg Intelligence).

. Hassas tarım teknolojileri sayesinde verimlilik yüzde 20-30 oranında artarken, su ve gübre kullanımı yüzde 15-20 oranında azaltılabilir (MarketsandMarkets).

. Dikey tarım, şehirlerde gıda üretimi için büyük bir potansiyel sunuyor. Bazı çalışmalar, dikey çiftliklerin geleneksel tarıma göre 100 kat daha fazla ürün verebileceğini gösteriyor (NASA). Dikey tarım tesislerinin sayısı 2024’te global ölçekte yüzde 85 arttı.

. Tüketicilerin yüzde 70’i, gıda ürünlerinin sürdürülebilirliğine önem veriyor (Nielsen).

Cesaret, işbirliği ve vizyon

Gıda sistemlerinin karşı karşıya olduğu zorluklar büyük, ama birlikte hareket ettiğimizde, bu zorlukların üstesinden gelebiliriz. Sektör paydaşları olarak el ele vererek, ortaya çıkan trendlerin potansiyelini en üst düzeye çıkarırken riskleri ele alabiliriz.

2025’e girerken, daha sürdürülebilir, adil ve sağlıklı bir gıda sistemi yaratmak için cesur, kapsayıcı ve ileri görüşlü olmaya davet ediyorum. Unutmayın, sofralarımız, geleceğimizin aynasıdır. Bu yüzden, bu aynayı daha güzel bir geleceğe çevirmek için harekete geçme zamanı!

www.gidahatti.com/makale/23411369/fikri-turkel/2025te-gida-sistemlerinde-neler-bekleniyor?

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Fikri Türkel: Ambalajlı gıda sektöründe büyük depreme hazır olun!

Robert F. Kennedy Jr.’ın ABD Sağlık ve İnsani Hizmetler...

İdil Çimrin: Kahvaltıda farklılık arayanlara

İdilika'nın Mutfağı'nda bugün, alternatif kahvaltı lezzetlerine yer verdik. Bakalım...

Ankara’da sahte içkiden can kaybı 54’e yükseldi; 28 şüpheli tutuklandı

Ankara'da sahte içki nedeniyle 54 kişinin hayatını kaybettiği, 40...

GMO Başkanı Yaşar Üzümcü, merdiven altı üretim yapanlara fırsat kapısının aralandığını söyledi

Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Üzümcü, “Sahte...