Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimlerine göre en çok sahtecilik yapılan gıdalar arasında et ve süt ürünleri, bitkisel yağlar, bal, çay, kahve ve baharatlar yer alıyor. Bunların arasında beş duyumuzla hileli olup olmadığını anlayamayacağımız tek ürünün bal olduğunu düşünüyorum; mutlaka laboratuvar tetkikleri gerekiyor. Bu durumu fırsata çeviren sahtekârlar glikoz ve fruktoz şurubu ilave ediyor, arılara şekerli su yediriyor ve ortaya “doğal” diye satılan yalnızca görüntü olarak bala benzen bir şey çıkıyor…
Bu tür oyunlar oynanan ürünlerden birisi de zeytinyağı… Zeytinlerin portakal gibi sıkılmasıyla elde edilmesi gereken sızma zeytinyağına, rafine zeytinyağları ekleniyor ve bu ürünler “natürel sızma zeytinyağı” adıyla satılıyor. Katılanlar arasında bitkisel kökenli ayçiçeği ve pamuk yağı gibi tohum yağları da bulunuyor… Ve artan fiyatlar, haksız kazançların aroma ile zeytinyağı tadı ve kokusu verilen ürünleri de piyasaya sürüyor…
Aroma katılarak satılan zeytinyağı görünümlü sıvı yağlar hakkında Akhisar Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Alper Alhat geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve bunların hem üreticiye hem tüketiciye zarar verdiğine dikkat çekti. Alhat, “ne yazık ki eskiden beri bazı kafeler ile restoranların aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilmiş pamuk yağı kullandığını, müşterilerine zeytinyağlılar ve salatalarla sanki zeytinyağıymış gibi sunduklarını biliyorduk. Bunları bugüne kadar gizli saklı merdiven altı tabir edilen kaynaklardan temin ediyorlardı. Şimdi ise yasal olarak yapabilecekleri ruhsatlara kavuşuyorlar. Bu durum zeytin tarımını bitirir” dedi.
Burada “yasal” sözcüğü dikkatimi çekti. Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı denetimlerde yakaladığı zeytinyağı süsü verilmiş ürünlere çeşitli cezalar uyguladığını biliyordum. Alhat konuyu şöyle açıklık getirdi: “Son aldığımız duyumlara göre Tarım ve Orman Bakanlığı’mız bir süredir aroma ve boya ile zeytinyağına benzetilen sıvı yağlara ruhsat vermeye başlamış. İsminde ve etiket tasarımında zeytini çağrıştıran imgeler kullanılan bu ürünler henüz marketlerde boy göstermese de HORECA diye tabir edilen tedarik kanalıyla ucuza kaçan otel, restoran, kafe ve yemek şirketleri aracılığıyla hiçbir şeyden habersiz halkımıza yedirilmektedir. Son tüketicinin yemeğinde karşılaştığı bu yağların ambalajlarını görme şansı olmadığı için ‘üzerinde yazıyor okusun almasın’ dememiz de isabetli olmayacaktır.”
Tadı, kokusu ve görüntüsü ile zeytinyağına birebir benzeyen bu yağları da laboratuvar tetkikleri yapmadan anlamak mümkün değil. Alhat bu nedenle “Sağlıklı olduğu için zeytinyağlı yemekler tüketmek isteyen vatandaşlarımızın kandırılmasına Bakanlığımızın sehven verdiğini düşündüğümüz bu izinleri iptal ederek dur diyeceğine inanıyorum” diyor.