Türkiye’yi idare edenler ‘fakir’liğin geride kaldığı ve artık ‘zengin bir ülke’ olduğumuzu söyleseler de önümüzdeki tablo bu beyanı destekler mahiyette değil. 10 ya da 20 yıl önce açıklanan hedeflere ulaşılamadığını resmi rakamlar da ispat etmiyor mu?
Kabul edilen bir tespite göre ülkemizin zenginleşmesi, ihracata dayalı üretim yapabilmekten geçiyor. Bu maksatla tarımı ve hayvancılığı büyük ölçüde ihmal ettiğimiz ortada. Sanayileşmek iddiasıyla tarım ve hayvancılığı öldürdük, ama ‘katma değerli ürün’ ihracatında da hedefe ulaşamadık. Bir bakıma ‘pirinç’ peşinde koşarken ‘evdeki bulgur’u da kaybettik.
Şu haber ve yoruma bir bakalım: “Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) verileri, son bir yılda gübre, süt yemi, besi yemi, elektrik ve ilaç fiyatlarında ciddi oranlarda artış olduğunu gösteriyor. Bu artışlar, çiftçilerin üretim maliyetlerini önemli ölçüde arttırıyor. Ayrıca, mazot fiyatlarındaki yüksek artış, çiftçileri zor durumda bırakıyor. Çiftçilere yönelik devlet destekleri ise artan maliyetler karşısında yetersiz… Çiftçilerin borçluluk durumu ise giderek ağırlaşan bir tablo çiziyor. Tarım Kredi Kooperatiflerine ve bankalara olan borçlar çiftçilerin belini büküyor. Aralık 2023 itibarıyla tarımsal kredilerin toplamı 582 milyar TL’yi aştı, çiftçilerin toplam borcu yaklaşık 700 milyar TL civarında. Bu ekonomik baskılar, çiftçilerin üretimden çekilmesine, hayvan varlığının azalmasına ve dolayısıyla et ve süt gibi temel gıda ürünlerinin fiyatlarının artmasına neden oluyor. Yani tüm ülkeyi doğrudan etkiliyor.” (ekonomim.com, 24 Şubat 2024)
Peki, çiftçilerin durumu gerçekten böyle olduğu halde dertlerini dile getirip destek bulabiliyorlar mı? Avrupa’daki çiftçiler traktörleriyle yollara çıkıp idarecilerini ikaz ederken; ülkemizdeki çiftçilerin ‘destek istiyoruz, destek bekliyoruz’ dediklerini duyabildik mi? Acaba çiftçilerimiz halinden çok mu memnun? Yoksa ses çıkarıyorlar da ‘medya’ bu sesleri duymuyor mu?