Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) tarafından 16-17 Kasım 2023 tarihlerinde 4. Uluslararası Tarım ve Gıda Etiği Kongresi düzenlendi. Her zaman ki gibi seçkin konuşmacılar ve katılımcılar ile birlikte Türk Tarımı adına çok değerli görüş ve öneriler üretildi. Burada ilk akla gelen soru, acaba bunlar kimler tarafından dikkate alınıp değerlendiriliyor? Bugüne kadar yapılan 3 Kongrenin bulgularından ne kadar istifade edildi? Bu soruların cevaplarını tarih bize gayet net bir şekilde gösterecek. Olağan olarak bu bilimsel bilgiler ve belgeler tarihin resmi kayıtları arasındaki yerlerini alacaklar.
Bundan yıllar sonra ülke tarımının geçmişini inceleyenler muhtemelen şu iki sonuçtan birine ulaşacaklar; Ya “bu ne kötü bir kongre sonuçları hiçbir işe yaramıyormuş” diyecekler ya da “ülke tarımı bu kadar kötüye giderken kongredeki uyarılar niçin dikkate alınmamış” diye sorgulayacaklar. Bunu zaman gösterecek. Bugün geçmişe baktığımda gördüğüm iki şey var; Ülkenin kurtuluşunda ve Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan ailelerin övünçleri ve tarihe altın harflerle geçen isimler, diğer tarafta aptallıkla ya da hainlikle saltanata ve hilafete yalakalık yaparak ülke menfaatlerini ıskalayanlar. Allah hepimizi yaptığımız işlerle utandırmasın, bizlere akıl ve vicdan versin.
Son yıllarda peş peşe yaşanan felaketler ülke bekası açısından etkisini giderek arttıran küresel tehditler karşısında doğa, ekonomi ve sosyal yaşam çerçevesinde karşılıklı dengelerin korunduğu sürdürülebilir tedbirler alınmasının ne kadar önemli olduğunu defalarca ortaya koymuştur. Moda bir deyim haline gelen ve çok rahatlıkla her yerde söylenebilen “sürdürülebilirlik” kelime aslında insanların etik açıdan çok kolaylıkla gerçekleştirebildikleri bir şey değildir. Çünkü toplumların ve onları yöneten idarecilerin öncelikle ciddi özverilerde bulunarak kabul etmeleri gereken bir dizi zor şartlar bulunmaktadır. Etik değerler olarak nitelendirebileceğimiz bu şartları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Kıt kaynakları sömürmeden hatta koruyarak üretmek,
- İsraf etmeden yaşamak,
- Refah dağılımında adil ve paylaşımcı olmak,
- Birlikte çalışarak işbirliği yapmak.
Bu şartlara bugüne kadar ulaşılamamasının belki de başlıca nedeni insanların etik değerlere sahip çıkmamalarıdır. Gerçekten de dünya nüfusunun %1’lik kısmı toplam zenginliğin %40’nı sahip iken, %50‘lik bir kısım ise toplam zenginliğin %1’ine sahiptir. Ciddi bir yoksulluğun olduğu dünyamızda milyarlarca insan için fakirlik çizgisi günde 2 doların altındadır. Dünyada her 8 kişiden biri mutlak açlık acısı çekmekte ve milyonlarca çocuk açlıktan ölmektedir. Halbuki dünyamızın gıda üretim için tarımdaki kaynakları teknolojik gelişmişliğinde katkısıyla dünya nüfusunun tamamını dengeli ve yeterli besleyebilecek birkaç misli kapasiteye sahiptir. Sadece gıda değil, modern hayatın bütün imkanları, bütün insanlara bol miktarda sunulabilecek kadar mevcuttur. O zaman dünya üzerinde bunca açlık, yoksulluk, savaş ve doğa kıyımının sebebi nedir?