Hafta başından bu yana, sanayi üretimi, ödemeler dengesi, işsizlik, perakende satışlar, ciro endeksleri gibi birçok önemli birçok makroekonomik veri geldi. Normalde geçmiş veriler geleceğe önemli oranda ışık tutar. Fakat son dönemde ekonomi politikalarında moda terimle adeta bir sıfırlama (reset) olduğu ve buna bağlı bir yön değişimi ortaya çıktığı için geçmiş verilerin önemi azalmış durumda.
Politikaların değişimi de sonuçlarını en az 3-6 ay arasında, hatta 18 aya varan bir sürede kendisini hissettirdiği için makroekonomik göstergelerin yorumlanması açısından çok güçlü yorum yapamayacağımız bir geçiş dönemindeyiz.
Temmuz verileri iç talebin canlılığını gösteriyor
Dün gelen Temmuz ayı sanayi üretimi verisi yılın ilk yarısına göre bir miktar toparlanmaya işaret etse de PMI ya da iktisadi yönelim anketi gibi eğilim anketlerinin verdiği sinyal bu toparlanmanın çok güçlenmeyeceği hatta bir miktar zayıflayacağına da işaret ediyor. Ödemeler dengesinde izlediğimiz cari işlemler açığının beklentilerin üzerinde aylık 5,5 milyar dolar, yıllık 42 milyara dolara gelmesi bir taraftan geçmiş politikaların nasıl canlı bir iç talep yarattığını gösterirken, diğer taraftan kur ve enflasyon beklentileri ile öne alınan talep ve ithalat artışını da gösteriyor. Önümüzdeki süreçte cari işlemler açığında azalma göreceğiz ama OVP’nin yılsonu için belirlediği 42 milyar dolarlık açığa şimdiden geldiğimizi de görüyoruz. Veri OVP’nin iyimser tahminlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.
Dün gelen Temmuz ayı perakende satışlar ve ciro endeksleri de iç talebin canlılığını ortaya koyuyor. Perakende Satış Endeksi’nin sabit fiyatlarla son bir yılda neredeyse sürekli artış eğiliminde olması, Temmuz ayında bunun zirve yaparak yüzde 31’e ulaşması da iç talepteki canlılığı gösteriyor. Artışın özellikle, elektrikli eşya, bilgisayar, iletişim aygıtları gibi döviz kuruna duyarlı sektörlerde olması uzun süredir izlediğimiz öne alınan talep davranışının da devam ettiğine işaret ediyor. İç talebin bu gidiş biçimini değiştirmeden enflasyon ile mücadelenin olamayacağını ekonomi yönetimi de sık sık vurguluyor. Dolayısıyla, geçmiş 1,5 yıla göre gelecek 1,5 yılda karşımıza çıkacak en önemli değişimlerden birisi iç talebin hissedilir biçimde yavaşlaması olacak. Muhtemelen seçim sonrası dönem bu durum çok daha net bir şekilde karşımıza çıkacak.
Neredeyse bir hafta oldu. OVP ve olası senaryolar konuşulmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde biz de farklı medya kanallarında görüşlerimizi kısaca paylaştık. Burada da özellikle büyüme ve enflasyon üzerine önemli gördüğümüz bazı noktaları kısaca tekrar vurgulamak istiyorum.
OVP’de büyüme ve dezenflasyon hedefleniyor
Planın iki önemli ana hedefinden birisi makroekonomik istikrar ve dezenflasyon diğeri ise yapısal değişim olarak belirlenmiş durumda. Yarattığımız enflasyon o kadar büyük sorunlara yol açmış durumda ki enflasyonla mücadele kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Daha fazla uzatmadan enflasyonla mücadelede doğru yöne geçişi olumlu karşılıyoruz. Bu çerçevede para politikasındaki sıkılaşmasının yanında maliye politikasında sıkılaşma ve ana sorunların çözümüne yönelik yapısal değişikliklerin gündeme gelmesi de elbette olumlu.