COP30 BM İklim Zirvesi’nde tanıtılması beklenen Tropikal Ormanları Koruma Yatırım Fonu ormanları korumak için sürdürülebilir bir finansman modeli sunmayı hedefliyor. Bu yeni sistemde, ormanlarını koruyan veya yeniden ağaçlandıran ülkelere, düzenli ödemeler yapılması hedefleniyor.
Ormanların korunması ve orman varlığının artırılması, iklim değişikliğiyle mücadelede en etkili ve en ekonomik doğal çözümler arasında gösteriliyor. Çünkü ormanlar karbon yutağı olarak iklimi dengelemekte çok önemli bir rol üstleniyor. Türkiye orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri olsa da, son 10 yılda 410 bin hektar orman alanını madencilik, enerji ve ulaşım projeleri için, 210 bin hektar ormanlık alanını ise yangınlarda kaybetmiş durumda. Ormanların korunması için yenilikçi yaklaşımlara ihtiyacımız olduğu kesin. Brezilya’da düzenlenecek olan COP30 BM İklim Zirvesi’nde tanıtılması beklenen Tropikal Ormanları Koruma Yatırım Fonu (TFFF) da işte tam bu noktada ormanları korumak için sürdürülebilir ve kalıcı bir finansman modeli sunmayı hedefliyor. TFFF, ormanları yalnızca karbon emisyonu açısından değerlendiren geleneksel projelerden farklı bir yaklaşım sunuyor.
Bu yeni sistemde, ormanlarını koruyan veya yeniden ağaçlandıran ülkelere, sürekli bir fondan düzenli ödemeler yapılması hedefleniyor. Uzmanlara göre, fon tam anlamıyla hayata geçirilirse, orman koruma çabaları artık kısa vadeli bağışlara değil, ulusal ekonomik planların kalıcı bir parçası haline gelen yatırım modellerine dayanabilecek. Aslında bu fikir yeni değil. Devlet destekli orman yatırım fonu konsepti 2010’da gündeme geldi ancak siyasi önceliklerin değişmesiyle rafa kaldırıldı. 2016’da yeniden canlanan fikir, 2018’de Center for Global Development tarafından yapılan öneriyle şekillendi. Ancak pandemi süreci ilerlemeyi yavaşlattı. Şimdi ise Brezilya, bu fikri tekrar canlandırıyor. COP30’a ev sahipliği yapacak olan ülke, G20 başkanlığını da üstlenmişken, küresel destek toplamak için güçlü bir platforma sahip.
Brezilya’nın liderliğinde
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, TFFF’yi hem iklim hem kalkınma politikalarının merkezine koyuyor. Maliye Bakanı Fernando Haddad ve çevreci kimliğiyle tanınan Çevre Bakanı Marina Silva, fonun teknik altyapısını hazırlıyor. İngiltere, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi büyük bağışçılar projeye ilgi gösteriyor. Bu da fonun uluslararası düzeyde desteklenme ihtimalini artırıyor. Fonun gerçek etki yaratabilmesi için 125 milyar dolarlık bir sermayeye ihtiyaç olduğu belirtiliyor. İlk etapta, bunun 25 milyar dolarlık kısmının hükümetlerce karşılanması planlanıyor. Geri kalanı ise özel sektör yatırımcılarından bekleniyor. Fonun yapısının, uzun vadeli yatırım arayan emeklilik fonları ve reasürans şirketleri gibi aktörler için cazip olabileceği ifade ediliyor. Fonun, devlet garantisi sayesinde, doğa temelli riskleri azaltarak finansal güvence sunması öngörülüyor. Karşılaştırmak gerekirse; Norveç Varlık Fonu bugün 1 trilyon dolara yaklaşırken, Abu Dabi Yatırım Otoritesi’nin portföyü 800 milyar doları buluyor. Bu ölçekteki kaynaklar göz önüne alındığında, TFFF için gerekli olan sermaye, küresel yatırım ekosisteminde ulaşılabilir görünüyor.
Jeopolitik dengeleri unutmamak gerek
Fonun başarıya ulaşması, yalnızca parayla değil, aynı zamanda uluslararası siyasetin hassas dengeleriyle de ilgili. ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilme olasılığı ya da kalkınma yardımlarını dondurması, Washington’un katılımını tehlikeye atabilir. Yine de, orman koruma politikalarının ABD Kongresi’nde genellikle partiler üstü destek gördüğü biliniyor. Bu da olası bir yönetim değişikliğine rağmen ABD’nin sınırlı da olsa katkı sağlayabileceği anlamına geliyor. Fonun uygulanabilirliği açısından en tartışmalı noktalardan biri de yıllık ormansızlaşma oranını yüzde 0,5’in altında tutma şartı. Kimileri bunun yeterince iddialı olmadığını düşünse de, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma planlarına uyumlu olması açısından bu esneklik önemli görülüyor.