Marmara Denizi hasta ve ekosistemi eski haline döndürülemeyecek şekilde zarar görmüş durumda. Marmara’daki balıkçılığın yüzde 90’ını yalnızca 11 tür oluşturuyor. Uzmanlar, giderek kaybolan türlerin, insan müdahalesi ve etkisi ciddi oranda azaltılmadan geri gelmelerinin mümkün olmadığına dikkat çekiyor.
Leeds Üniversitesi tarafından yürütülen bu yılki Küresel İklim Değişikliği Göstergeleri (Indicators of Global Climate Change, IGCC) çalışmasına göre insan kaynaklı küresel ısınma, kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en yüksek oranda artmaya devam ediyor. İnsan kaynaklı ısınma 2014-2023 arasında 1.19 dereceye yükseldi. Bu yüksek ısınma oranı, yılda 53 milyar ton CO2 eşdeğerinde olan sera gazı emisyonlarının sürekli olarak yüksek olmasına yol açıyor. Yüksek sera gazı emisyon seviyeleri dünyanın enerji dengesini de etkiliyor:
Okyanuslara, buzullara, topraklara ve atmosfere eşi benzeri görülmemiş ısı akışları yaşanıyor. Dünya genelinde yaşanan bu durumdan en fazla etkilenen denizlerden biri de Marmara Denizi. 8 Haziran, Türkiye Çevre Haftası kapsamında ‘‘Marmara Denizi Günü’’ olarak kutlanıyor; ama Marmara Denizi’ne dair kutlama yapmaktan çok, harekete geçmeye ihtiyacımız var. Kentsel ve endüstriyel kirliliğin yanı sıra aşırı avcılık ve iklim değişikliği baskısı altında olan Marmara Denizi’nin ekosistemi, son 50 yılda oldukça ağır dönüşümler geçirdi ve telafisi mümkün olmayacak şekilde bozulmaya doğru gidiyor.
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nden Prof. Dr. Nazlı Demirel ve deniz biyoloğu Dr. Aylin Ulman, yaptıkları çalışmalar sonucunda Marmara Denizi ekosisteminin özellikle 1980’lerden itibaren büyük ölçüde bozulmaya başladığını söylüyorlar. Prof. Dr. Nazlı Demirel, elde ettikleri sonuçlara dair şu bilgileri veriyor: