PROF. DR. NİLÜFER YILDIRIM
Detoks deyince pek çoğumuzun aklına, limonlu nane çayı veya yeşil sebze suları içip aç kalmak gelir. Oysa metabolik detoks için çok daha kalıcı çözümlere ihtiyacımız var. Toksin alımını ve toksin oluşumunu sınırlandırıp bir yandan da vücudun detoks işlevini desteklemek mümkün.
Detoks terimi nereden geliyor? Toksin, yani zehirle ilişkisi ne?
Detoks, İngilizceden dilimize uyarlanan ‘detoksifikasyon’ kelimesinin kısaltılmış şekli. Zehirden kurtulma, toksinlerden arınma ve temizlenme anlamlarına geliyor.
Yaygın olarak metabolik detoksu ifade etmek için kullanılıyor. Ancak alkol, ilaç veya narkotik maddeden arınma en önemli detoksifikasyon tedavilerinden.
Metabolik detoksta amaç, bedenin toplam toksin yükünü azaltmak.
Toksin deyince aklınıza sadece toksik, yani zehirli maddeler gelmesin. Bağışıklık sistemimize ve metabolizmaya yabancı tüm ürünler bedende toksin muamelesi görüyor. Bunların başında günlük olarak tükettiğimiz yiyeceklerde bulunan renklendirici, koruyucu, tatlandırıcı, emülgatör (zaman içinde stabil bir emülsiyon oluşumuna izin veren kimyasal bileşikler veya bunların karışımları) ve antimikrobiyal maddeler geliyor.
Yabancı kimyasalları vücuda sadece yiyeceklerle mi alıyoruz?
En büyük kısmını yiyeceklerle alıyoruz ama başka kaynaklar da var. Soluduğumuz hava, içtiğimiz ve yıkandığımız su, kullandığımız eşyalar, kozmetikler, ilaçlar, temizlik malzemeleri ve en çok da yediğimiz gıdalar yabancı kimyasallarla yüklü. Her hafta Chemical Society’nin veri tabanında yaklaşık 6 bin yeni kimyasal endeksleniyor, yani yılda 300 binden fazla yeni kimyasal hayatımıza giriyor.
Dışarıdan toksin almazsak vücutta toksin oluşmaz mı?
Maalesef öyle değil; vücudun kendi ürettiği toksinler de var. Metabolizmanın doğal sürecinde ortaya çıkan atıkların yanında barsak bakterileri de toksin üretiyor.
Yani nefes alıp enerji ürettiğimiz sürece toksinlerin oluşması da kaçınılmaz. Sadece fiziksel işlevler değil duygusal stres de vücutta oluşan zehirli atıkları artırıyor.