Bekir Ağırdır: Tüketicinin boykot dili: Türkiye toplumunun mesajını iyi anlamak

Türkiye bugün umut ile öfke, tüketim ile tavır, aidiyet ile mesafe arasında salınan bir toplumsal ruh hali içinde. Boykotlar bize sadece ekonomik davranışları değil, toplumun vicdanını, beklentilerini ve kırgınlıklarını da anlatıyor. Türkiye toplumunu sadece rakamlarla değil, bu derin duygusal dalgalanmalarla okumak ve anlamak gerek. Çünkü bu dalgaların üzerinde yol almayı bilmeyen ister marka olsun ister siyasetçi, yarın alabora olabilir.

boykot

Memleketin hali hepimizin malumu… Her toplumsal meseleyi münakaşa ve münazara dili ve yöntemiyle çözmeye çalışıyoruz. Siyasi meseleleri tartışırken kimlikler ve kutuplaşmanın zihni ve ruhi ambargosundan kurtulamıyoruz. Siyasi zemin ise uzun süredir particiliğin içine sıkışmış durumda.

Öte yandan toplum olan bitene bir biçimde tepki veriyor. Bazen sessizlikle bazen de çığlık atarak. Toplumsal bellek yaşananları kaydediyor. Hukukun üstünlüğüne inanç, ortak yaşama iradesi, birbirine ve kurumlara güven azalıyor.  Yanı sıra kültürel ve siyasal kutuplaşmaların sıkışmışlığını, yoksulluğun ve yoksunluğun kimliklerin ötesinde sınıfsal olduğunu da deneyimliyor, öğreniyor.

Dayanışma temelli örgütlenmeyi bilen ahali, hak temelli örgütlenmeden kaçınıyor. İşe giren hiçbir gence ailesi sendikaya da üye olmasını önermiyor. Aksine kaçınmasını öğütlüyor. Çünkü çocuğunun işini kaybedebileceğinden kaygılanıyor, egemenlerin gücünden korumaya, sakınmaya çalışıyor. Özelikle devletin, devleti yanına almış egemenlerin kıyıcı gücünü deneyimleriyle biliyor.

Son yıllarda birçok ekonomik, sosyal ve siyasal dinamiğin de etkisiyle üç alanda toplumun sessizliği ve tepkisizliği aşınıyor; toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre meseleleri ve tüketici hakları.

Metropol hayatı içinde kadının rolü değişiyor, ataerkil referanslar çözülüyor, kadının eğitime, istihdama, hayata katılımı ve rolleri güçleniyor.

Kuraklık, hava, su ve çevre kirliliği problemleri, doğal felaketler gibi bir dizi mesele karşısında toplumun hemen tüm kesimleri kendini korumasız ve çaresiz hissediyor.

Ve üçüncü olarak tüketici hakları meselesi. Toplum muhatabın devlet değil şirketlerin olduğu bu alanı her gün yeniden keşfediyor.

Bugün hemen tüm şirketler bu üç konuda da gayret gösteriyor. Ancak büyük hikaye krizler yumağına saplanmış olmamız. Kriz yalnızca sokakta, yalnızca ekonomide değil hanenin, ailenin de içinde. Kriz yalnızca ekonomide değil siyasette, toplumsal alanda, eğitimde, sağlıkta. Bu nedenle de ortalık sessiz de olsa gürültülü de olsa hayatın her alanı ve her anı politik.

Artık pazarda domates seçmek de televizyonda maç izlemek de market rafından bir ürünü almak ya da almamak da sıradan birer günlük rutin değil. Farkında olsak da olmasak da Türkiye’de herkes küçük tercihlerle büyük cümleler kuruyor; kimi zaman susarak, kimi zaman vazgeçerek, kimi zaman da sadece izleyerek tavrını ortaya koyuyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Yapay zekâyı ahıra soktu verimi yüzde 20 artırdı

Girişimci çiftçi, babasının izinden gitti, önce süt sağmayı sonra...

Piyasada gözler enflasyonda

Piyasalarda gözler nisan enflasyon verisine çevrildi. Açıklanacak veriler, para...

Uzman isim uyardı: Pirinçteki tehlike sessizce büyüyor, kansere kadar gidebilir

Uzmanlar pirincin arsenik gibi toksik maddeleri bünyesinde biriktirme riski...

Trakya’nın ormanları için karar günleri yaklaşıyor, en az 38 RES inşaası yakın: Ağaç kıyımı kapıda

Şeyda Öztürk Kuzey Ormanları’nın Tekirdağ mevkisinde enerji için kurulacak RES’lere...