Akbelen, memleket sathında emeğe ve doğaya karşı açılmış ‘iç savaşın’ en şiddetli çarpışmasının yaşandığı cephesi. Ön safta azgın sermaye grupları ve acımasız iktidar güçleri bulunsa da geride, hakim sermaye birikim rejiminin bütün unsurları ‘müttefik’ halinde duruyor. Ormanlara kurulmuş ‘besin zinciri’ takip edilirse eğer, hepsi bir bir beliriyor.
Akbelen cinayeti, aç gözlü iki yandaş ve onları kollayan iktidarla sınırlı değil. İşlenen suçtan çıkarı olan daha geniş bir kesim var. Devrilen her ağaçtan sermayenin farklı unsurlarının payını koparıp aldığı bir besin zinciri söz konusu. Devlet-şirket-iktidar blokunun bir avuç köylüye uyguladığı şiddetin sebebi bundan işte. Affedilmez günahı işlediler. Sermaye birikimine çomak soktular.
Gelin Akbelen’de yine karşımıza çıkan besin zincirini adım adım haritalandıralım. Bunun üzerinden bir ormanı öldürmeyi zorunlu kılan cinayet konseptinin ekonomi politiğini anlamaya çalışalım. Bakın işin sonunda, “rejim” dediğimiz metabolizmanın anatomisi nasıl da berraklaşacak.
İLK HALKA: YAĞMACILAR
AKP iktidarının karakterini tanımlayan en isabetli kelime, ‘yağmacılık’ olur herhalde. Fakat öylesine siyaset zümresiyle özdeşleştirildi ki, yağmacılığın esasında sermayenin bir karakteri olduğu belirsizleşti. Oysa ekonomi politik literatüründe adı var bunun: İlkel birikim. Tıpkı tulumbaya önce suyun konulması gibi, sermaye için de bir ilk birikim şart. İngiltere’de henüz kapitalizmin emekleme çağından başlayıp üç asrı kapsayan müşterek mülklerin özelleştirilmesi ve mülksüzleştirilenlerin de ucuz emeğe dönüştürülmesi sürecini AKP, 20 yılda başardı. Korkunç bir hız! Sonuç ne oldu?