Nobel ödüllü biyokimyacı Jennifer A. Doudna’nın kitabı “Yaradılıştaki Çatlak: Gen Düzenlemenin Evrime Hükmeden İnanılmaz Gücü”, yazarın kendi keşfi olan CRISPR-Cas9 teknolojisinin hikayesini içeriyor.
Türkçe çevirisi Koç Üniversitesi Yayınlarından çıkan kitap akademik camiayı olduğu kadar bilimsel gelişmeleri takip eden meraklıları da ilgilendiriyor. Yazar kitabında bu teknolojinin istesek de istemesek de çok yakında çok farklı şekillerde kapımızı çalacağını ve hayatımıza gireceğini öne sürüyor.
Yazarlar Doudna kitabını üç temel bölümde kurgulamış. Bunlardan ilki CRISPR-Cas9 teknolojisinin doğuşuyla ilgili. Bilim insanları bakteri hücrelerinde İngilizce kısaltması “düzenli aralıklı kısa palindromik tekrarlar” içeren bir gen keşfediyorlar. Araştırmalar sonucunda bu genin bakterinin virüslere karşı bağışıklık sistemi görevi gördüğü ortaya çıkıyor.
Gen düzenleme evrimin doğal işleyişinde var
Bakteriler her virüs saldırısında saldırganın genlerinden bir parçayı bu arşiv gene ekliyor. Böylelikle aynı virüs tekrar saldırdığında savunma sistemince tanınıyor, Cas9 adı verilen bir protein saldırganın genini belirli bir yerden keserek parçalıyor ve işlevsiz hale getiriyor. Bilim insanları doğanın bu savunma sistemini izole ederek genleri düzenlemek amacıyla kullanacak bir teknolojiyi geliştiriyor.
Kitabın bir diğer bölümü CRISPR-Cas9 teknolojisi ile neler yapıldığına ve yapılabileceğine odaklanıyor. Halihazırda çok etkili bir şekilde kullanılamayan bu teknoloji, öncelikle istenmeyen özellikler ortaya çıkaran bir genin işlevsiz hale getirilmesi için kullanılıyor. Örneğin bir hastalığa neden olan gen dizilimi CRISPR-Cas9 sistemine tanıtılabiliyor, sistem ilgili geni bularak istenilen yerden kesiyor. Daha sonra organizma bu kesiği tamir ediyor ama çoğunlukla gen işlevini kaybediyor.
Gen düzenlemeyle D vitamini üreten domates
Bir diğer uygulama ise söz konusu sistemle açılan kesiğe istenen bir genin yerleştirilmesi. Bu da gen düzenlemesi yapılan organizmaya istenilen bir özellik kazandırılmasına yarıyor. Bu alandaki çalışmalar hızla ilerlerken yakın gelecekte bu teknoloji ile genleri düzenlenen bitki ve hayvanlardan elde edilen gıdaların market raflarında yer bulacağı düşünülüyor. İngiltere’de geliştirilen ve bol miktarda D vitamini içeren domates buna bir örnek.
Bu teknolojinin bazı hastalıkların önlenmesinde de çığır açabileceği düşünülüyor. İnsanları etkileyen ve genetik bozukluklardan kaynaklanan 7 binden fazla hastalık olduğu söyleniyor. Bunun yanında gelecekte kanser, AIDS gibi hastalıkların da gen düzenleme teknikleri ile engellenebileceği düşünülüyor.
“Bebeğinizin göz rengi ne olsun?”
Kitabın son bölümü ise CRISPR-Cas9 gen düzenleme teknolojisinin beraberinde getirdiği etik kaygıları ele alıyor. Her ne kadar bu teknoloji daha verimli ve sürdürülebilir bir tarımı, daha sağlıklı bir geleceği müjdelese de, tartışmalı alanlarda da uygulanması riski taşıyor. Öyle ki bu endişeler Doudna’nın rüyasında Hitler’i görmesine kadar varıyor.
Gen düzenleme ile bir bebeğin cinsiyetine karar verilmesi mümkün olabilir. Hatta göz renginin, vücut yapısının bile. Gen düzenleme teknolojisinin sınırsız şekilde kullanılmaya başlaması büyük riskler taşıyabilir. Bu nedenle yazar devletlerin şimdiden yürürlüğe koyması gereken düzenlemelere de kitabında yer veriyor.
CRISPR-Cas9’un büyüleyici ve korkutucu hikayesi
Özetle; Jennifer A. Doudna’nın “Yaradılıştaki Çatlak: Gen Düzenlemenin Evrime Hükmeden İnanılmaz Gücü” kitabı, muhtemelen geleceğimize damgasını vuracak bilimsel bir gelişmenin büyüleyici ve biraz da korkutucu hikayesini anlatıyor.