İrfan Yalın
Helva, Balkanlar’dan Hindistan’a kadar yaşayan tüm kültürlerin kendisine ait olduğunu iddia ettiği ve sofrasıyla özdeşleştirdiği bir lezzet.
Arapça “tatlı”, “şekerleme”, “tatlı ekmek”, “tatlı et” anlamlarına gelen “halwa” “halawa” kelimesi dilimize geçtiği gibi farklı lisanlara da aynı şekilde girmiş; çok farklı kültürde kendine şekerli bir yer bulmuş. Helva, farklı coğrafyalardaki uzun bir yolculuğu içinde Sanskritçede halava, Mısır’da halawa, Yunanistan’da ve İbranicede helva, Arapçanın farklı aksanlarında hilva-halawi, Hindistan’ın yerel dillerinde de helva olarak tanımlanmış.
Helvanın kültür tarihi hakkında yapılan araştırmalarda, -neredeyse bütün- Balkan ve Orta Doğu kültürlerinin bu lezzete sahip çıktığı, kökeninin kendine ait olduğunu iddia ettiği özellikle yazılıyor. Bazı bilim adamları, helvanın ilk kez 12. yy sıralarında İstanbul’da ortaya çıktığını öne sürseler de, ilk yapılışının MÖ 3000’li yıllara kadar uzandığını söyleyenler de var.
Yapılan araştırmaların çoğunda belirlendiği haliyle, helvanın yolculuğu Mezopotamya’dan başlamış ve yıllar içinde doğudan batıya kadar Dünyanın her köşesine yayılmış. Orta Asya’nın derinliklerinden Güney Asya’ya, Akdeniz kıyılarından, Avrupa’nın içlerine, Kuzey Afrika’dan kıtanın iç kesimlerine, Balkanlardan Malta’ya, Rusya’ya, İspanyaya ve Amerika’nın uçsuz bucaksız topraklarına helvanın lezzeti sinmiş.