Hazal Ocak
Türkiye’de insan etkisiyle birlikte sayıları gitgide artan obruklar güvenlik tehdidi de oluşturmaya başladı.
Normalde doğal olarak oluşması on yıllar süren obrukların oluşma süreleri çok kısaldı. Sadece Konya’nın Karapınar ilçesinde, yeraltı sularının çekilip, toprağın çökmesiyle meydana gelen ve 2020 yılında 350 olarak bilinen obruk sayısı 600’e ulaştı. İklim kriziyle birleşen insan etkisi obruk oluşumunun doğal sürecini hızlandırdı ve sayılarını artırdı. Yeraltı sularının hoyratça kullanıldığına dikkat çeken uzmanlar, çölleşme riskinin yüksek olduğunu ve bir an önce önlem alınması konusunda uyarıyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından düzenlenen Türkiye’de Obruk Gelişmeleri ve Çevresel Etkileri konulu bir çevrimiçi toplantının moderatörlüğünü Prof. Dr. Özlem Çakır ve Prof. Dr. Zerrin Toprak Karaman yürüttü. Toplantıya katılan uzmanlar özetle şöyle konuştu:
DENETİM ŞART
– Prof. Dr. Doğan Kantarcı: Özellikle kum ve kumlu, çakıllı gevşek tortul materyallerin gözeneklerindeki yeraltı suları içme suyu, sulama, kullanma ve sanayi için çekilmekte. Atmosferde karbondioksitin artışı önemli bir ısınmaya, ısınma da yüzey sularının daha fazla buharlaşmasına sebep oldu. Yeraltı sularının beslenmesi azaldı. Kar yağışları da azaldığı için yeraltı sularına ulaşan kar suları da azaldı. Yer-altı suyunun kullanımı o kadar ileri gitti ki eskiden kuyulardan çekilen sular, artık 300 metre ve daha derinden çekilebilmekte. Su kullanımını kısıtlamazsak, yeraltı sularını çekmeye, su israfına, ormanları yok etmeye, açık ocak işletmeciliğine izin vermeye, su soğutmalı termik santrallar yapmaya devam edersek su üretimini engelleriz. Ülkemizin besin ürünleri üretimini yok ederiz. Suyun üretimi, su tüketiminin sınırlanması öncelikli kamu yararı kapsamında. Eğer önlem alınmazsa siz düşünün çölleşmeyi.
‘BİZİ DAHA KÖTÜ GÜNLER BEKLİYOR’
– Prof. Dr. Doğan Yaşar: Yeraltı sularının aşırı ve plansız kullanımı arkadan da jeotermal belası geldi başımıza. İlk Nevşehir’de 2007 yılında bir çöküş yaşadık. Bin metrekarelik bir alan çöktü. Özellikle Aydın Ovası şu anda jeotermal olaylardan ötürü tarımsal olarak ciddi yara aldı. Asıl belası da obruklar. Yeraltı suları kullanımına başlandıktan sonra çok ciddi tarım sorunları nedeniyle çok ciddi obruklarla karşılaşmaya başladık. Özelikle son 20 yılda patladı. Yeraltı sularını biz hoyratça kullanıyoruz. Dünyanın en hoyratça yeraltı sularını kullanan ülkelerden biriyiz. Yeraltı suyu çektiğinizde yukarıdaki ağırlık çökmeye başlıyor. Dünyanın en vazgeçilmez doğal kaynakları yeraltı sularıdır. Biz daha gerçek anlamda kuraklık yaşamadık. Jeotermal ve yeraltı sularınını kullanımını mutlaka ve mutlaka denetim altına almalıyız. Bütün kuyular kontrol altına alındıktan sonra düzenli olarak seviye ölçümleri yapılıp ona göre oradaki tarım ürün desenlerinin devletçe belirlenmesi gerekiyor. Tarım Bakanlığı’na büyük görev düşüyor. Suyu ve tarım ürün desenini insanlara bırakmasınlar. Obruklar işin kötü bir tarafı ama bizi bundan daha kötü şeyler bekliyor.
KURAKLIĞIN SONUCU AĞIR
Gözlenen kuraklık olaylarının Konya Yöresi’ndeki obruk oluşumlarına etkisini iklim değişikliği ve değişkenliği açısından değerlendiren Prof. Dr. Murat Türkeş de “Konya Havzası bugünkü koşullarda bile ortanın üstünde ve yüksek çölleşme riskine sahip. Obruk coğrafyası böyle bir alana karşılık geliyor” diye konuştu. Türkeş rekor sıcaklıklara dikkat çekerek Konya yöresinin kuraklaşan yörelerden biri olarak karşımıza çıktığını söyledi. Söz konusu yörede obruk sayılarının arttığı 2000’li yıllarda kuraklaşma eğiliminin de başladığını belirten Türkeş, “2010 yılına kadar bu eğilim oldukça belirgin” ifadelerini kullandı. Türkeş, bilimsel verileri paylaşarak 1990’lı yıllardan 2010 yılına kadar bir kuraklaşmanın egemen olduğunu anlattı.
CAN KAYBI OLABİLİR
Doç. Dr. Bülent Özmen ise obrukları afet yönetimi bakış açısıyla değerlendirdi. Türkiye’deki obruklara baktığımız anda son 3 yılda neredeyse obruk oluşumlarının sayısının yılda 23 – 30 taneye kadar çıktığını belirten Özmen, sayıların daha da artacağını söyledi. Özmen, obruk deyince ilk akla sadece Konya’nın geldiğini ifade ederek son yıllarda Denizli’de, Eskişehir’de, Bursa’da, beklenmeyen illerde de artık obrukların görülmeye başlandığını anlattı. Obruk nedeniyle kayıtlara geçen bir can kaybı olmadığını ama ilerleyen yıllarda olmayacağı anlamına gelmediğine dikkat çeken Özmen “Obrukların yavaş yavaş şehir merkezine yakın yerlerde de oluşmaya başladığını görüyoruz maalesef” dedi.
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr