İzmir’in Tire ilçesinde Osmanlı döneminden kalma bir lezzet olan kuyu kebabı, gün doğmadan açılan lokantalarda kahvaltıda tüketiliyor.
Ege’de Osmanlı’dan kalma gelenek ve iş kollarının yaşatıldığı merkezlerden olan Tire, ilginç bir kahvaltı kültürüne ev sahipliği yapıyor.
Gün doğmadan kapılarını açan kuyu kebabı lokantaları, sabah ezanının okunmasıyla müşterilerini ağırlamaya başlıyor, kahvaltı saati bittiğinde kapanıyor.
Tire’de 4 kuşaktır kuyu kebabı yapan Fikri Babaoğlu, AA muhabirine, yöresel ot ve et yemekleriyle zengin bir kültüre sahip ilçede kebap tüketme alışkanlıklarının farklı olduğunu ifade etti.
Geçmişte Osmanlı donanmasının urganlarının örüldüğü Tire’de hanlarda kalan işçilerin ve hasat döneminde çiftçilerin protein ihtiyacının karşılanması için başladığı düşünülen “kahvaltıda kebap kültürünün” ilçedeki kuyu kebabı lokantalarıyla devam ettiğini anlatan Babaoğlu, kültürün turistik olarak da dikkati çektiğini söyledi.
İş yerlerini gece saat 02.00’de açtıklarını, kuyuya attıkları meşe odunlarını tutuşturduktan sonra üzerine bakır kazanın içinde pirinçli su koyduklarını belirten Babaoğlu, ateşin kor haline gelmesi sonrası kazanı kuyunun içine indirdiklerini, kuzu etlerini de kancalarla üzerine astıklarını dile getirdi.
Bu işlemin ardından kuyunun üzerini kapattıklarını ve hava almaması için kenarlarını çamurla sıvadıklarını aktaran Babaoğlu, pişen etlerden süzülen yağların pirinç çorbasının içine aktığını, yaklaşık 1 saat sonra kuyuyu açtıklarında kebap ve çorbanın hazır olduğunu belirtti.
Sabah ezanıyla birlikte müşterilerin lokantaya gelmeye başladığını anlatan Babaoğlu, yine gelenek olarak çorba ve kebabın birlikte yendiğine işaret etti.
Pişen etin tahta üzerinde kesilmesi sırasında çıkan sesler nedeniyle “Tak Tak Kebabı” da olarak adlandırılan kebabın Büryan kebabına benzediğini ancak farklı olarak çorbasını da kuyuda pişirdiklerini anlatan Babaoğlu, gün doğarken çorbalarını içip kebaplarını yiyen vatandaşların gitmesiyle saat 10.00 civarında lokantayı kapattıklarını vurguladı.
Babaoğlu, şöyle konuştu: “Kahvaltıda kebap yemek, Tire’de yüzyıllardan beri devam eden bir gelenek. Bizim için ilginç bir yönü yok. Dışarıdan bunu duyan insanlara garip geliyor. Ancak yedikten sonra artık garip gelmiyor. ‘Sabah vakti kebap ağır gelmiyor mu ?’ diyen soranlar oluyor. Kuzu eti, tamamen kendi yağında, havada asılı olarak tuğlanın sıcaklığıyla pişiyor. Pirinç çorbasında da etten süzülen yağdan başka bir şey yok. Mideyi rahatsız edici bir şey yok. Doyurucu olması nedeniyle buradaki öğünle tüm günü geçiren çok sayıda insan var. Güne kebapla başlayan tiryakisi oluyor.”
Son dönemde Tireliden çok dışarıdan gelenlere hizmet vermeye başladıklarını, özellikle ülkenin önde gelen gurmelerinin ziyaretleri sonrası bu kültünün yaygınlaştığının altını çizen Babaoğlu, ilçeyi ziyaret eden turistlerin gün içinde farklı lokantalardaki Tire köfte ve ot yemeklerinin tadına bakmadan dönmediğini söyledi.
Lokantanın müdavimlerinden din görevlisi Ömer Yasin, kebabın odun kömüründe yağı eridiği için çok hafif olduğunu, kahvaltıda kebap yemenin bir tiryakilik halini aldığını belirterek, “Sabah namazından sonra işe gitmeden önce güne güzel bir başlangıç yapıyoruz. Bu etin görüntüsüne bakıp ağır olduğunu düşünenler yanılıyor.” dedi.
Halı yıkama fabrikasında çalışan Erkan Topak ise kahvaltıda kebap yemenin özellikle güç gerektiren işlerde çalışan insanlar tarafından tercih edildiğini, kendisinin de haftada 2-3 gün kahvaltı için kuyu kebabı lokantalarını tercih ettiğini dile getirdi.
www.hurriyet.com.tr