Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, üretim maliyetlerinde yüksek seyir devam ettiği takdirde, fiyat artışlarının kaçınılmaz olacağını söyledi. Kopuz, kuraklığın rekoltede düşüşlere yol açtığı hububat, bakliyat ve yem bitkileri kaynaklı olarak ekmek fiyatlarında, hayvansal ürünlerde, bakliyatta, dövizdeki değişimlerden olumsuz etkilenen bitkisel yağda fiyatların dalgalanmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtlayan Şemsi Kopuz pandemi başladığından beri tüketicinin fahiş bir şekilde arttığını gözlemlediği fiyatlardaki artışın ana nedenini şöyle açıkladı:
“Kullanılan hammadde başta olmak üzere girdi maliyetlerindeki artış, gıda fiyatlarında yaşanan artışın başlıca sebebini oluşturdu. Yani tüketiciler raftaki ürün fiyatlarının artmasından şikâyet ederken, üreticiler de maliyetlerinin artması sorunuyla karşı karşıya. Temelde pahalı hale gelen, üretimin maliyetidir. Üretimin sürdürülebilmesi için, maliyetteki bu artışların kısmen de olsa fiyatlara yansıması kaçınılmazdır. Buna özellikle hammaddede dışa bağımlı olduğumuz sektörlerde (bitkisel yağ vb.) döviz kurlarında yaşanan sert dalgalanmaların yol açtığı olumsuzlukları da ekleyebiliriz.”
“Bu yüksek seyir devam ettiği takdirde, fiyat artışları kaçınılmaz olacaktır”
Kopuz, “Yüzde 45’i aşan bir ÜFE söz konusu. Siz maliyetlerinizin ne kadarını fiyatlara yansıttınız? Yakın zamanda, yeni bir zam söz konusu mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Yurtiçi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ağustos ayı itibarıyla yıllık yüzde 45.52 gibi gerçekten yüksek bir seviyeye ulaştı. Gıda ürünlerinde üretici fiyatları yıllık yüzde 39.20, içeceklerde yıllık bazda yüzde 19.50 artış kaydedildi.
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ise ağustosta aylık yüzde 1.12 artarken, yıllık artış yüzde 19.25’e yükseldi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubu, yüzde 29 oranıyla yıllık bazda en yüksek artışın gerçekleştiği ana harcama grubu oldu. Ve maalesef yıllık gıda enflasyonunda, 28 ayın en yüksek seviyesini gördük.
Ağustos 2020’den Ağustos 2021’e üretici fiyatları gıdada yüzde 39.20, içeceklerde yüzde 19.50 gibi yüksek oranlarda artış gösterirken, gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici enflasyonu yüzde 19.25 olarak gerçekleşmiş durumda. Bu da gıda ve içecek sanayi şirketlerinin, maliyet artışlarını aynı oranda fiyatlarına yansıtmadığını, maliyetin bir kısmını üstlendiğini ortaya koyuyor. Merkez Bankası, enflasyona ilişkin aylık değerlendirmelerinde her seferinde, tüketici enflasyonu üzerinde üretici enflasyonu kaynaklı baskılara dikkat çekmekte. Gerçekten de maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtmamaya çalışan şirketler, bir noktaya kadar bu baskıya dayanmaktadır. Bu yüksek seyir devam ettiği takdirde, fiyat artışları kaçınılmaz olacaktır.”
“Döviz kurlarındaki değişimlerden olumsuz etkilenen bitkisel yağda fiyatların dalgalanması kaçınılmaz”
Hangi ürün gruplarında zamların olacağında da girdi maliyetlerindeki seyrin belirleyici olacağını ifade eden Kopuz, “Yine de 2021’e damgasını vuran kuraklığın rekoltede düşüşlere yol açtığı hububat, bakliyat ve yem bitkileri kaynaklı olarak ekmek fiyatlarında, hayvansal ürünlerde, bakliyatta; diğer yandan küresel piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak döviz kurlarındaki değişimlerden olumsuz etkilenen bitkisel yağda fiyatların dalgalanmasının kaçınılmaz olduğunu söylemek yanlış olmaz” diye konuştu.
“Adı konmasa da bu ciddi bir kriz, üretimde endişe verici bir açık var”
Kopuz, bu yıl da baş gösterecek kuraklığın hangi ürün rekoltelerini etkilemesini beklediklerini şöyle anlattı:
“Kuraklığın etkilerini hububatta, yem bitkilerinde, ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohum üretimindeki azalmayla derinde hissediyoruz. Ziraat odalarına göre kuraklık nedeniyle bu yıl Güneydoğu Anadolu’da yüzde 80’e varan kayıplar söz konusu oldu. Ege Bölgesi’nde üretilen tütün de kuraklıktan olumsuz etkilendi. Manisa, Denizli, Uşak’ta üreticiler kuraklık nedeniyle yüzde 30-60 oranında rekolte kaybı yaşandığını bildirdi. ABD Tarım Bakanlığı, mayısta azalan yağışlar nedeniyle büyük bir kuraklık yaşandığını, kuraklığın arpa ve buğday üretimi etkilediği belirtildi. Raporda, Türkiye’nin 11.5 milyon ton buğday, 2.75 milyon ton arpa ithal edeceği tahmin edildi. Kuraklık nedeniyle ülkemizin birçok bölgesinde, çok sayıda üründe rekolte olumsuz etkilendi. Adı konmasa da bu ciddi bir kriz, üretimde endişe verici bir açık var.”
“İthalat kalıcı değil, dönemsel bir çözüm olarak üretimin alternatif olamaz, olmamalıdır”
“Gümrüksüz ithalat yoluyla bu açık kapatılmaya çalışılırken, küresel ölçekte söz konusu emtia fiyatlarındaki artışların yansıması da kaçınılmaz olmakta; bu da nihai ürün fiyatlarını doğrudan etkilemektedir” diyen Kopuz şöyle uyardı:
“Şu unutulmamalıdır: İthalatla ürün fiyatlarının aşağı çekilmesi değil, hammadde tedarikinde yaşanan zorluklar, girdi maliyetlerinde yaşanan artışlarla gıda fiyatlarının daha fazla artmasının önüne geçilmesi asıl hedeftir. Bu yönüyle ithalat kalıcı değil, dönemsel bir çözüm olarak üretimin alternatif olamaz, olmamalıdır.”