Tayfun Özkaya
Topluluk destekli tarım grupları aracılara giden değerin çiftçiler ve tüketiciler arasında bölüştürülerek çiftçilerin daha çok kazanmasını, tüketicilerin de eşdeğer ürünleri daha ucuza almasına yol açar. Bu bir dayanışma ekonomisidir. Kırılmış olan sosyal bağları kurar.
Ürünlerin büyük ölçüde zincir mağazalarda satıldığı bir sistemle karşı karşıyayız. Tüketici aldığı ürünün nasıl üretildiği bilgisine sahip değil. Zincir marketler ve gıda şirketleri için bu ürünlerin en ucuza alınması ve satıldığında en yüksek kâr getirmesi tek ilkedir. Marketlerde gördüğünüz elma, üzüm yakından değil, büyük miktarlarda yakıt harcanarak Şili’den getirilebilmektedir. Daha çok fosil yakıt kullanılmakta, tüketiciler zincir marketlere ulaşım için daha çok yol kat etmekte ve zaman harcamaktadır.
Bu sistem üretici ve tüketici arasındaki ilişkiyi, aracı şirketlerin kârı temelinde kurmuştur. Buna alternatif bir model olarak gelişen Topluluk Destekli Tarımı (TDT) şöyle tanımlayabiliriz:
TDT tarım etkinliklerinin risk, sorumluluk ve ödüllerinin bir grup çiftçi ve bir grup tüketici arasında uzun dönemli süreler içinde doğrudan paylaşıldığı bir ortaklıktır. TDT genellikle küçük ve yerel ölçüde çalışarak, agroekolojik bir şekilde üretilmiş kaliteli gıda ürünlerini sağlamayı amaçlar.(1)
TDT grupları aracılara giden değerin çiftçiler ve tüketiciler arasında bölüştürülerek çiftçilerin daha çok kazanmasını, tüketicilerin de eşdeğer ürünleri daha ucuza almasına yol açar. Bu bir dayanışma ekonomisidir. Kırılmış olan sosyal bağları kurar. Tüketiciler çiftçileri değişik yollarla desteklerler. Bunun en önemli yolu sezon başında bir ön ödeme yaparak belirli bir miktar ürünü talep edeceğini kabul etmesidir. Örneğin ABD’de tüketici her hafta alacağı bir kutu sebze, meyve, yumurta vb. ürünler için sene başında 400 dolar peşinen çiftçiye ödemektedir. Her hafta hangi sebze üretilmişse kutuya o sebzeden konulmaktadır. Ürün kaybı olursa tüketici de bu riske katılmış olmaktadır. Gerçi çiftçi çok sayıda tür ve çeşit ekerek riskleri büyük ölçüde dağıtmaktadır. Bu uygulamalar sayesinde çiftçi bankalardan kredi almak ve bunun için de faiz ödemekten kurtulduğu gibi, iyi bir üretim planlaması da yapabilmektedir. Çiftçi ürettiği ürünün büyük bir kısmını satabilmektedir. Ürünü karşılığında makul bir fiyat da eline geçebilmektedir. Bu ilkeler ve uygulamalar ülkemizdeki topluluk destekli tarım gruplarında çok düşük düzeyde uygulanmaktadır. Peşin ödeme, risk paylaşımı çoğunlukla yoktur. Ancak ülkemizdeki gruplar bu yönde bazı çabalar içinde olmaktadırlar. Örneğin bir üreticinin yeni bir ürünü üretebilmesi için tüketicilerden toplanan bir fon oluşturularak üretici ile risk paylaşılmakta, üretim sadece bu ürün için planlanabilmektedir. Destek başka yollarla da uygulanmaktadır. Hasatta yardım, bilgi sağlama, faizsiz kredi sağlama, ürünün doğal felaketlerle kaybedilmesi durumunda kısmi bir mali destek sağlama, müşteri bulma, yerel tohum sağlama gibi değişik destekler değişik gruplar tarafından gerçekleştirilebilmektedir. Bu anlamda dünyada ve ülkemizdeki grupları bir uçta topluluk destekli tarım grupları olan, diğer uçta da sadece çiftçilerden ekolojik veya kısmen ekolojik ürünleri sağlayan satın alma gruplarının bulunduğu ve aralarında ise risk paylaşımı, çiftçiye değişik destekler sağlama yönünde çabaları olan gıda gruplarından oluşan bir eksen olarak düşünebiliriz. Ülkemizdeki pek çok grup, gıda grubundan topluluk destekli tarım grubuna evrilme aşamasındadır.
TDT’da doğaya özen gösterme dikkate alınan diğer bir husustur. Biyoçeşitliliğe, hayvan haklarına, ekolojik tarıma ve ekosistemle ortak yaşama saygı esastır. Gıda egemenliği gene bu grupların uyduğu temel politikalar arasındadır.
TDT modeli gıda egemenliğinin temel amaçlarının gelişmesine katkıda bulunan bir modeldir. Bu modelde üretim-tüketim ilişkileri dayanışma ve risk paylaşımı eksenlerinde şekillendirilerek gıda politikalarının belirlenmesi süreci en küçük üretici-tüketici grubuna kadar taşınır. Ayrıca organik ve geleneksel üretim yapan yerel üreticileri destekleyerek çevresel olarak sürdürülebilir bir gıda sistemini teşvik eder, insan ve çevre konusunu gıda rejiminin merkezine yerleştirir. TDT modellerinde ilişkiler gıda egemenliği tanımında da vurgulanan “şeffaflık” üzerine kuruludur. Üretici-tüketici arasındaki güven ve dayanışma ticaretin temelini oluşturur. Tüketiciler üretim yerlerini ziyaret edebilir, tükettikleri gıdaların nerede ve hangi koşullarda yetiştirildiğini gözlemleyebilir. Ayrıca küçük çiftçileri sistemin dışında bırakan ve bürokratik bir şekle bürünen organik tarım sertifikasyonu sorununa katılımcı yaklaşımla çözümler arar. Katılımcı Sertifikasyon bu çözümlerden birisidir.
Topluluk destekli tarımın köy ve kent yaşamını iyileştirmede rolü
TDT dayanışma ekonomisini temel alan bir modeldir. Modelin ilk ortaya çıkış hâli olan Japonya Teikei modelinden günümüzdeki örneklerine kadar esas olan çoğul ve dayanışmacı girişimciliktir. TDT 1960’larda Almanya, İsviçre ve Japonya’da başladı. ABD’de 1984’lerde yayıldı.
Daha genel olarak TDT çiftçi ve tüketiciler arasında “yerel dayanışma ortaklığı” olarak tanımlanabilir. İngilizce konuşulan ülkelerde “Community Supported Agriculture”, (CSA), Japonya’da Teikes, Fransa’da AMAP, İtalya’da GAS gibi değişik adlar veya kısaltmalarla bilinir. TDT alternatif bir gıda ağı oluşturur. Tarım ve gıdada sosyoekonomik bir modeldir. Yerel bir gıda sistemi oluşturmaya çalışır. Bu oluşumlar için girişim çiftçilerden de başlayabilir, tüketicilerden de. Tüketim kooperatifi gibi bir yapıda olabildiği gibi, bir yerleşim yeri veya işyerindeki arkadaş grubunun oluşturduğu informal bir yapı da gösterebilir. Örneğin 30 tüketici bir köydeki altı çiftçi ile anlaşarak TDT’ı başlatabilir. Tüketiciler ürünleri her hafta topluca getirterek veya gidip alarak aralarında dağıtabilirler. Sebze, meyve, süt, et, yumurta, ekmek, erişte, zeytin, kurutulmuş gıdalar gibi birçok ürün söz konusu olabilir.
Bir başka deyişle, bu modellerde müşteri sadakatini belirleyen katı ticari kurallar değil güven ilişkisidir.(2) Bu modelde, çiftlik ve tüketici arasındaki mesafenin en kısa ve/veya üretici -tüketici arasındaki aracı sayısının az (ideal olan en fazla bir) olması hedeflenmektedir.