Maruf BUZCUGİL / Hüseyin GÖKÇE
Türkiye’de tarımla alakası olmayanlara verilen teşvikler sonucu yapılan yatırımların battığını ve bunun bedelinin hep birlikte ödendiğini söyleyen Yılmaz, “Varımızı yoğumuzu mülkiyete hapsetmenin bedeli ağır olacak” dedi.
Ankara Kent Konseyi Başkanı ve ATO Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Yılmaz, Ankara’da tarımsal üretimin harekete geçmesi için Büyükşehir Belediyesi ile yeni projeler yaptıklarını belirtirken, 3 milyon m2 arazinin, imar yerine tarıma açıldığını bildirdi. Ankara Sohbetlerine konuk olan Halil İbrahim Yılmaz, Ankara Temsilcimiz Maruf Buzcugil ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
■ Hem Ankara Kent Konseyi hem de Ankara Ticaret Odası’ndaki görevlerinizden yola çıkarak, kent ekonomisi ve istihdamını değerlendirebilir misiniz?
Ankara’da istihdamdaki toplam nüfusun yüzde 73’ü hizmetler, yüzde 24’ü sanayi, yüzde 3’ü ise tarım sektöründedir. Ankara’nın memur kenti olduğuna dair bir algı var ama Ankara aslında tarım kentidir. Ayrıca Ankara bir üretim ve sanayi kentidir. Müteahhitlerin konut projeleriyle öne çıktığı, 1,8 milyon işgücünün olduğu 400 bin memurun yaşadığı bir kent. Tarım, turizm kenti, sağlık turizminin merkezi. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar tanımlama yapacak bir başkent yoktur.
Ankara’da 8 teknokent var. Savunma sanayinin dünyada parlayan yıldızlarından birisidir Ankara. Tarımın genel ekonomik yapıda payı düşük olmakla birlikte, ürettiği katma değer bakımından ve işlenebilir tarım arazisi büyüklüğü bakımından Türkiye’nin öne çıkan illerindendir. Ankara’da 6 Milyon insan var. Yüzde 3’e sıkışmış bir kent hayatı var. Arazinin yüzde 97’sinin ise nüfus yoğunluğu yüzde 1‘in altındadır.
■ Bu kadar geniş bir araziye sahip kentte tarımsal üretim arazi büyüklüğüyle orantılı mı?
Kırsaldaki insanlarımızın, metropolde alt düzey pozisyonlarda görev alma merakı üretim isteğinin önüne geçti. Ankara’da taksici olmayı belediyede işe girmeyi denediler. Kırsal hayat pahası ne olursa olsun terk edildi. Şu anda ABB Kırsal Kalkınma Dairesi, Gölbaşı’nda BAKAP projesi ile 3 milyon metrekare yüksek emsalle imara açılacak olan araziyi, rantı yok sayarak, kısa vadede geliri yok sayarak, tarıma açıyor. 3 milyon m2 arazide 7-8 adet farklı endemik bitki yetiştirilebilir. Endemik bitkilerin ekonomik geliri, Ankara’ya yeni bir ekonomik alan açabilir.
Kentte 2 milyon öğrencinin tarımla tanışması, üçüncü yaş grubunun rehabilitasyonu, anaokulu çocuklarının doğa ile barışmasına kadar kapsamı geniş projeler planlanıyor. Ankara Kent Konseyi olarak 1500 bileşenimiz ve kırsal kalkınma çalışma grubumuz ile bu projelere katkı sunmaya çalışıyoruz. Kırsal Kalkınma Çalışma Grubumuz da; Tarım STK ve Vakıfl arı, Kamu çalışanları, akademisyenler, muhtarlar ve gönüllü üyelerimiz var.
■ Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin de tarıma destek sağlamaya başladığını biliyoruz….
ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın tarım konusunda ortaya koyduğu iradeden sonra bir geri dönüş oldu. İnsanlar toprakla ilgilenmeye, tarımsal üretimi düşünmeye başladılar. Örneğin nohutta üretimi arttıracak bir çalışma yapıldı. Başlangıçta BŞB satın alma garantisi verdi. Üreticiler nohutu ürettiler, hasat zamanı piyasa fiyatı uygun olduğu için belediyeye satmalarına gerek kalmadı. Üreticiler kendi pazarlarını kendileri oluşturdular. Destek almadan üretim yapabilir hale geldiler. Önceki yıllarda, kent kültürüyle alakası olmayan, üretimi bilmeyen, toprağa dokunmamış, sırf ticaret hayatı durduğu için yatırım yapmaya kalkan riske giren yatırımcıdan ziyade köyde yaşayan insanlara kaynak aktarılsaydı, farklı bir tarımsal gelişim olabilirdi.
“KAMUDA CİDDİ ZARAR OLUŞTU, TARIM POLİTİKASI ZARAR GÖRDÜ”
■ Türkiye’nin genel tarımsal desteklerine de uygulanabilir mi bu model?
Türkiye’nin son 20 yıldır tarım politikalarında gerek İPA Projeleri gerekse kamu yardımlarıyla “kopyala yapıştır ” projelere destekler verildi. Uygulama arazilerinin fizibilitesine bakılmadan 1000-1500 hayvanlık tesis projelerine hibeler verildi. İhtiyaç olmadığı halde tesisler oluşturulurken 10 katlı apartman için gerekli demir kullanıldı. Böylece tarım tesislerinin maliyetleri katlanarak artmış oldu. Tarımın kalkınması için verilen teşvikler, ülkemizde tarımı istenilen noktaya götürmedi. Buğday gibi ana besin maddelerinde ithale mahkum olduk. Oysa ‘kırsal alan kalkınma politikaları’; kırsal toplulukların ekonomik, toplumsal ve kültürel olanaklarını geliştirmeyi amaçlayan politikalardır.
Kamunun ciddi maddi zararları oluştuğu gibi tarım politikamız da zarar gördü. Köyde kalmayı sağlamak için başladığımız bu süreçte, hiçbir köylü yatırımcı olamadı. Dolayısıyla kırsalı desteklemek için verilen teşvikler, kentteki ticareti sıkıntıya giren insanların deney alanına döndü. Köyü, toprağı bilmeyen insanların bu konuda teşvik alarak yatırım yapmasının, uzaktan kumanda ile araziye bile gitmeden yönetmeye çalışmasının bedelini hep birlikte ödedik. Dolayısıyla amacına uygun teşvikler verilmedi.