“Sürdürülebilir Toprak Yönetimi, üretken ve sağlıklı topraktır” diye konuşan Prof. Dr. Günay Erpul, sağlıklı bir toprakta sağlıklı gıda temin edilebileceğini belirterek sağlıklı toprakların; karbon içeriğini düzenleyerek veya arttırarak iklim değişikliğinin tarım sektörüne yönelik olumsuz etkilerini de hafifletmede önemli rol oynadığını söyledi.
Bugün gıda üretiminin yüzde 90’ını hala topraktan sağlamaktayız. Toprak olmadan beslenmeden gıdadan söz etmek mümkün değil. Kaliteli, sağlıklı sürdürülebilir gıdanın yolu üretken ve temiz topraktan geçiyor. Bu nedenle sürdürülebilir gıda için sürdürülebilir toprak yönetimi elzem.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Günay Erpul, toprakların yenilenebilir kaynaklar olmadığını bu nedenle toprakların korunmasının gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşıdığını söyledi.
Bugün gıda sistemlerinin yeterli, güvenilir, çeşitli ve besleyici bakımdan zengin gıdayı sunmakta zorluk çektiğini belirten Erpul, “Uzmanlar sadece 60 yıl kullanacak kadar üst toprak tabakasının kaldığını belirtmektedir. Sürdürülebilir Toprak Yönetimi ile yüzde 58 daha fazla gıda üretimi yapılabilmektedir. Toprakları sürdürülebilir olarak yönetmek için çaba harcamazsak, bugün yaşanan toprak bozulumunun hızı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteyi tehdit etmeye devam edecek” diye konuştu.
Daralan tarım arazilerimizin sürdürülebilir kullanımı ile ülkemizin ve dünya pazarlarının ihtiyacı olan kaliteli ve güvenilir tarım ürünlerine erişilebilirliğinin mümkün olduğunu kaydeden Prof. Dr. Günay Erpul, sürdürülebilir toprak yönetimini Dünya Gıda Dergisine anlattı.
Özlem As
Şu anda Türkiye’deki ve dünyadaki ekilebilir tarım arazisi miktarı ne kadar?
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO-Food and Agriculture) 2015 yılı istatistiklerine (FAOSTAT) göre dünyanın toplam yüzey alanı (13,4 milyar hektar) yüzde 28,92 ekilebilir alan iken, yüzde 11’ine karşılık gelen 1,5 milyar hektarlık alanda tarımsal faaliyet gerçekleştiriliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 2016 yılı verilerine göre ise ülkemizde 38 milyon 380 bin ha toplam tarım alanı, 23 milyon 763 bin ha toplam işlenen tarım alanı ve uzun ömürlü bitkilerin alanı ve 20 milyon 433 bin ha toplam işlenen tarım alanı bulunmaktadır.
Önümüzdeki döneme ilişkin bu konudaki öngörüler nelerdir?
Yenilenebilir bir kaynak olmayan topraklara ilişkin olarak FAO tarafından gerçekleştirilen tahminlere göre, dünyadaki toprakların üçte biri erozyon, betonlaşma, sıkışma, tuzluluk, topraktaki organik ve besleyici maddelerin azalması, kirlilik gibi sürdürülebilir olmayan arazi yönetim uygulamaları yüzünden verimsizleşmektedir. Dünyadaki ekilebilir tarım arazisi miktarı 2005 yılında 2.756 milyon hektar iken, 2035 yılında bunun oldukça azalması ve 2050 yılına kadar 2.503 milyon hektar olması öngörülmektedir.
Yine, FAO tarafından 2015-2030 dönemi için gerçekleştirilen çalışmaya göre, tarımsal faaliyetlerde Dünya genelinde ortalama yüzde 1,3’lük bir büyümenin olacağı öngörülmektedir. Bu durum, gelişmiş ülkeler nezdinde değerlendirildiğinde, büyümenin yüzde 1,6 ile yüzde 3,1 arasında olması beklenmektedir.
Ne yazık ki, Türkiye’de de bu doğrultuda benzer nedenlerden dolayı verimli toprakların miktarı azalmaktadır. Resmi olarak son 9 yılda 825.000 ha ekilebilir arazi tarım dışına çıkarıldığı belirtilse de, bu rakamın yaklaşık 2.000.000 ha olduğu tahmin edilmektedir. Yine, güvenilir bilimsel istatistiklerin sıklıkla güncellenmesi, dayanaksız yorum ve nazariyelerin önünü alacak ve özellikle gıda güvenliği sorununa daha nesnel çözümlerin aranmasına yol gösterecektir.
Günümüzde toprağın işlevini yitirmesini sağlayan faktörler nelerdir?
Artan nüfusa bağlı olarak gıda ihtiyacının karşılanması için, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması, yoğun tarımsal uygulamaların yapılması ve mevcut tarım arazilerinden daha fazla ürün elde edilmesi gerekmektedir. Bu durum, artan dünya nüfusunun gıda talebini karşılamaya yönelik olarak yenilenemeyen tarım topraklarının yoğun bir şekilde kullanılmasına ve dolayısıyla işlevlerini yitirmesine neden olmaktadır. Gıda güvenliğinin sağlanabilmesine yönelik olarak dünya toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı, korunması ve geliştirilmesi amaçları için faaliyetlerde bulunan FAO Küresel Toprak Paydaşlığı (GSP) Girişimi tarafından Hükümetlerarası Teknik Paneli desteği ile “Dünya Toprak Kaynaklarının Durumu (2015)” raporu yayınlanmıştır. Buna göre; bitkisel üretimle doğrudan ilişkili olan toprak fonksiyonları üzerindeki en önemli tehditler arasında; asitleşme, tuzluluk, toprak erozyonu, toprak biyoçeşitliliğin azalması, kirlilik, sıkışma, geçirimsizlik, bitki besin maddesi dengesinin bozulması ve toprakta organik karbon kaybı yer almaktadır.
Özellikle Türkiye’de kurak ve yarı-kurak bölgelerde, ekilebilir tarım arazilerindeki toprak organik karbonu ve biyoçeşitliliğindeki eşik değerlerin çok altına düşülmesine bağlı olarak toprağın biyolojik ölümü ve önlenemeyen, süreğen toprak erozyonu oldukça dikkat çekmektedir; gıda güvenliği ile iç-içe olarak toprak kaynaklarının sürdürülebilirliği endişe vericidir.
Toprakta yaşanan sıkıntı gıda güvenliğine nasıl yansımaktadır?
Güvenilir gıda temini için tohum, fide, fidan, gübre ve ilaç gibi girdilerin bilinçli olarak uygun zamanda ve gereken miktarda kullanılması ile doğru yetiştirme tekniklerinden faydalanılması gerekmektedir. Ancak, bu etmenlerden daha da önemlisi işlevini yitirmemiş tarım topraklarına sahip olmaktır. Zira biyolojik ölüm (toprak biyolojik işlevlerinin sona ermesi), erozyon, tarım dışı kullanım gibi nedenlerden dolayı, tarım toprakları işlevlerini yitirmekte, bu durum, toprak bozulumu sorununu gündeme getirmektedir. Toprak bozulumu neticesinde ise ülkeler, gıda ve besin yetersizliği, su kıtlığı, ekosistem hizmetlerinin kaybı, daha hızlı iklim değişikliği, yoksulluk, göç gibi muhtelif olumsuzluklarla yüz yüze kalmaktadır. Öte yandan, tamamıyla tarımsal gübre ve ilaç kimyasına bağlı gıda güvenlik sistemlerinin inşası, hem üretici ve tüketici ekonomisi yönünden hem de insan sağlığı ve niteliği açısından pek sürdürülebilir görünmemektedir; yaşama dair tehditler oluşturmaktadır.
Sürdürülebilir gıda-tarım üretimi için toprağa ilişkin ne gibi çalışmalar yapılmalı, önlemler alınmalı?
Sürdürülebilir tarım dolayısıyla sürdürülebilir gıda temini için alınabilecek başlıca önlemlerden bir tanesi de “sürdürülebilir toprak yönetiminin” (STY) sağlanmasıdır. Hızlı nüfus artışı ve buna paralel olarak artan arazi ihtiyacı toprak varlığına ilişkin bir takım tedbirlerin uygulanması gereğini zorunlu kılmaktadır. Öncelikle, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir “toprak yönetimi” esas alınmalıdır. Bu amaçla; STY’ne yönelik yatırımlar ve diğer finansal mekanizmalar geliştirilmeli, toprakların korunması ve etkin kullanılmasına yönelik ihtiyaç duyulan yasal altyapı sağlanmalıdır.
Toprak varlığının mevcut ihtiyaçların karşılanması yanında gelecek neslin ihtiyaçlarını da göz önüne alarak korunması amacıyla somut ölçütlerin ülke genelinde ortaya konulması hususu önemini korumaktadır. Bu çerçevede, toprağa ilişkin her türlü veri Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında tanımlanmalı ve ulusal toprak bilgi altyapısı oluşturulmalıdır. Bu hususlara ek olarak, tarım arazileri kabiliyetlerine uygun olarak kullanılmalı ve toprak varlığının, doğal veya insan faaliyetleri sonucunda yok olmasını veya bozulmasını önlemek, sürekli üretken kalmasını sağlamak amacıyla, fiziksel, kültürel ve bitkisel tedbirleri kapsayan toprak koruma projeleri uygulanmalı, çeşitlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Toprakta biyolojik canlılığının yeniden-inşası ve fiziksel olarak toprağın farklı süreçler ile taşınmasının önüne geçilmesi veya diğer bir deyişle yerinde tutulması amacıyla, korumalı toprak-su ve tarım sistemlerin özendirilmesi gerekmektedir.
Sürdürülebilir Toprak Yönetiminin (STY) sürdürülebilir gıdaya ne gibi etkileri olur?
Bugün gıda sistemleri yeterli, güvenilir, çeşitli ve besleyicilik bakımdan zengin gıdayı sunmakta zorluk çekmektedir. Topraklar yenilenebilir kaynaklar değildir, bu yüzden toprakların korunması gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar sadece 60 yıl kullanacak kadar üst toprak tabakasının kaldığını belirtmektedir. Sürdürülebilir Toprak Yönetimi (STY) ile yüzde 58 daha fazla gıda üretimi yapılabilmektedir (BM, 2015). Toprakları sürdürülebilir olarak yönetmek için çaba harcamazsak, bugün yaşanan toprak bozulumunun hızı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteyi tehdit etmeye devam edecektir.
Hâlihazırda gıda teminimizin yüzde 90’ını doğrudan veya dolaylı olarak tarım topraklarından temin etmekteyiz. Sürdürülebilir Toprak Yönetimi (STY), üretken ve sağlıklı toprak demektir. Sağlıklı bir toprakta da sağlıklı gıda temini olmaktadır. Ayrıca, sağlıklı topraklar, karbon içeriğini düzenleyerek veya arttırarak iklim değişikliğinin tarım sektörüne yönelik olumsuz etkilerini hafifletmede de önemli rol oynamaktadır. Sonuç olarak, günümüzde sınırları gittikçe daralan tarım arazilerimizin sürdürülebilir kullanımı ile ülkemizin ve dünya pazarlarının ihtiyacı olan güvenilir gıdaya ve kaliteli tarım ürünlerine erişilebilirliği gerçekleştirmek mümkün olacaktır.
Sürdürülebilir Toprak Yönetimi (STY) nedir?
Sürdürülebilir Toprak Yönetimi (STY), bilhassa Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden ikinci hedef “açlığın sonlandırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve beslenmenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi” ve on beşinci hedefin “karasal ekosistemlerin korunması, restorasyonu ve sürdürülebilir kullanımı, ormanların sürdürülebilir yönetimi, çölleşmeyle mücadele ve arazi bozunumunun durdurulması ve iyileştirilmesi ve biyolojik çeşitlilik kayıplarının durdurulmasının” sağlanması hususunda kilit bir rol oynamaktadır.
2017 yılında FAO tarafından hazırlanan “Sürdürülebilir Toprak Yönetimi Gönüllü İlkeleri“ (Voluntary Guidelines for Sustainable Soil Management, VGSSM) (FAO, 2017) raporuna göre; toprak bozulma nedenlerini ortadan kaldırmak için, toprak fonksiyonları ve ekosistem hizmetlerini iyileştirmeye yönelik her türlü yöntem STY içerisinde değerlendirilmektedir. Bu toprağın destekleyici, tedarik-edici, düzenleyici ve sosyo-kültürel hizmetlerinin genel amaçları:
* toprak erozyonunun azaltılması,
* toprak organik madde içeriğinin zenginleştirilmesi,
* toprak alkalileşmesi ve tuzlulaşmasının önlenmesi, en aza indirilmesi ve hafifleştirilmesi,
* toprak asitleşmesinin en aza indirilmesi,
* toprak kirliliğinin önlenmesi,
* toprak biyolojik çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesi,
* toprak besin maddesi dengesi ve döngülerinin teşvik edilmesi,
* toprak yüzeyi mühürlenmesinin (Örn., asfaltlaşma ve betonlaşma gibi faaliyetler sonucu toprak sistemindeki her türlü enerji akışının (su ve hava giriş-çıkış döngülerinin engellenmesinin)) en aza indirilmesi,
* toprak sıkışmasının azaltılması ve önlenmesi (toprak canlılarını barındıran, hava ve suya bağlı her türlü toprak fonksiyon ve ekosistemlerinin işlevselliğini sağlayan boşluklar dağılımının iyi bir şekilde idame edilmesi),
toprak su yönetiminin iyileştirilmesidir.
Günümüzde, bu toprak ekosisteminin (destekleyici, tedarik-edici, düzenleyici ve sosyo-kültürel) sunduğu hizmetler, farklı tarımsal yöntemler ve uygulamalar (sürdürülebilir tarım, korumalı tarım, ekolojik tarım ve organik tarım vs.) içerisinde gıda güvenliği ile bağlantılı olarak başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Yukarıda verilen 10 adet toprak bozulma nedeni, Türkiye’de belirli oranlarda etkindir. Yalnız, kurak ve yarı-kurak bölgelerde, organik maddenin aşırı azalmış olması ve erozyon, gıda güvenliği ile doğrudan ilişkili toprak fonksiyon ve ekosistem hizmetlerini tehdit eden nedenlerin başında gelmektedir. Bunların önüne geçilmesi için ise, STY yaklaşımın 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” kapsamında biran önce benimsenerek hayata geçirilmesi gerekmektedir.
www.dunyagida.com.tr