Greenpeace Akdeniz sofraların vazgeçilmez üç sebzesi olan domates, biber ve salatalığı inceleme altına aldı. Üç sebzeden market ve pazarlardan rastgele alınmış 30’ar adeti inceleyen uzmanlar, 14’ünde kullanılması yasak pestisit, 46’sında ise hormonal sistem üzerinde etkili pestisite kalıntısına ulaştı. Marketlerden alınan örneklerin pestisit kalıntıları açısından pazarlardan alınan örneklere kıyasla daha fazla risk içerdiği de görüldü.
Greenpeace Akdeniz’in, Gıda Mühendisi Bülent Şık ile birlikte 90 adet domates, salatalık ve biber örneğini inceleyerek hazırladığı “Soframızdaki Tehlike: Pestisit” raporunda çarpıcı veriler elde edildi.
Raporda 2019 yılı Ağustos, Ekim ve Kasım aylarında Türkiye’de faaliyet gösteren beş büyük market ve bir semt pazarından alınan 30’ar adet domates, yeşil biber ve salatalık olmak üzere toplam 90 örnek incelendi.
Gıda örneklerinde 620 farklı çeşit pestisit kalıntısı incelendi, pestisit analizleri konusunda uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuvarda analiz ettirildi.
Rapordan öne çıkan dikkat çekici bulgular şöyle:
* 90 adet domates, yeşil biber ve salatalık örneklerinin yüzde 15.6’sında (yaklaşık 14’ünde) ürünlerde kullanılması yasak pestisit kalıntısı tespit edildi.
* Ağustos ayında alınarak incelenen domates, yeşil biber ve hıyar örneklerinde tespit edilen pestisit sayısı toplamda 56 iken, bu sayının sebzelerin yetiştikleri mevsim dışında alınıp incelenen örneklerde arttığı görüldü.
* Ekim ayında sayının neredeyse iki katına (96) ve Kasım ayında ise yaklaşık üç katına (139) çıktığı tespit edildi.
* 90 örneğin yarısında (yüzde 52) hormonal sistem üzerinde etkili bir ya da birden fazla sayıda pestisit kalıntısı tespit edildi.
* 90 örneğin yarısında (yüzde 49) sucul canlılar, arılar, algler ve faydalı böcekler açısından çok zararlı olan pestisitlerin kalıntısı tespit edildi.
MARKETLERDEKİ ÜRÜNLER DAHA RİSKLİ
* Marketlerden alınan örneklerin pestisit kalıntıları açısından pazarlardan alınan örneklere kıyasla yüzde 14 farkla daha fazla risk içerdiği görüldü.
* 90 adet gıda ürününün yaklaşık yarısının (yüzde 42) doğal hayatta biyolojik birikime neden olan, toksik etkisi çok uzun süre kalıcı pestisit kalıntısı içerdiği belirlendi.
* 90 örneğin üçte birinde (yüzde 33,3) pestisit uygulayıcıları açısından sorun teşkil eden pestisit kalıntıları tespit edildi.
* Ağustos ayında alınan örneklerin hiçbirinde 5 ve 5’ten fazla pestisit kalıntısı içeren örnek tespit edilmedi. Ekim ayında alınan 30 örneğin 4’te 1’inde; Kasım ayında alınan 30 adet örneğin ise yaklaşık yarısında 5 ve 5’ten fazla pestisit kalıntısına rastlandı.
* Kasım ayında sadece bir yeşil biber örneğinde tam 14 adet farklı pestisit kalıntısı bulundu. Bir pestisitin tek başına sahip olduğu toksik etki diğer pestisitlerle bir arada olduğunda “kokteyl etkisi” denen daha fazla olumsuz etkiye sahip olabiliyor.
90 ÜRÜNDEN 77’SİNDEKİ KALINTILAR ‘KARA LİSTEDE’
Greenpeace 2016 yılında pestisitleri sağlığa etkilerine göre sınıflandırarak bir “Kara Liste” hazırlamıştı. Yeni araştırmada incelenen 90 ürünün yüzde 77’sindeki pestisit kalıntılarının “Kara Liste”deki memelilere toksisite ve çevresel toksisite içinde yer alan kriterlerin birine ya da birkaçına aykırı olduğu tespit edildi.
SOFRAMIZDA ZEHİR VAR
Sonuçları değerlendiren Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer “Soframızda zehir var. Yasaklanan, piyasadan toplanması ve kullanılmaması gereken kimyasal maddeleri çocuklarımıza ve sevdiklerimize yediriyoruz. Mutfağımızın en temel malzemelerine yönelik yaptığımız bu analizin sonuçları acilen harekete geçilmesi gerektiğini gösteriyor.” dedi
“Zehirli kimyasal kullanmadan, ithal girdiye bağımlı olmadan sofralarımızda temiz ve sağlıklı gıda tüketebilmeliyiz.” diyen Özyer şunları kaydetti:
“Bunun yolu da Greenpeace olarak savunduğumuz ‘ekolojik tarım’ modelinden geçiyor. Bu modelin uygulanması ve denetimin sağlanması için güçlü tarım politikalarına ihtiyaç var. Ekolojik tarım modeliyle hem çiftçileri pestisit çıkmazından kurtarabilir hem de sağlıklı gıdaya erişim sağlayabiliriz.
Çiftçilerin emeklerinin karşılığını alabilmesi de burada kilit bir öneme sahip. Üretici ve tüketicilerin doğrudan buluşması, tedarik zincirinin kısalması gerekiyor. Bunun da yolu düzenli olarak denetlenen üretici pazarlarından geçiyor”
Kaynak: www.sozcu.com.tr