Şöyle geriye dönüp bir bakınca Ağustos 2021’den beri bu köşede 7-8 kez, içinde gıda enflasyonu geçen yazılar yazdığımızı fark ettik.
Ağustos-Kasım 2021 tarihleri arasındaki yazıları yazdığımız sırada gıda enflasyonu yıllık bazda yüzde 27-29 oranındaydı.
Aralık ayında yazdığımız yazıda gıda enflasyonu yüzde 44’e dayanmıştı. Bu yazıyı yazarken de elimizde son güncel veri olarak Ocak ayı enflasyonu var. Gıda enflasyonu yüzde 55.6’ya kadar tırmandı.
Çarşı, pazar ve marketlerden mutfaklara sıçrayan yangın her geçen gün büyüyor. Vatandaş için gıdaya erişim günden güne daha pahalı ve kısıtlı hale geliyor.
Önceki hafta Mine Şenocaklı, alım gücü zayıflayan halkın tüketim davranışlarındaki zorunlu değişimini yansıtan harika bir haber analize imza atmıştı. Gram bazında alınan gıda ürünleri, en ucuz ürünlerin bile artık lükse girdiği ve bakkalların yeniden kabaran veresiye defterleri yeni normallerimiz olmaya başladı.
O yazıdaki önemli tespitlere bu hafta birkaç tane de biz ekleyelim.
Semt pazarları, manavlar ve marketlerin sebze-meyve reyonlarını dolaştığımızda son dönemde bazı ürünlerin etiketlerinde artık kilogram değil yarım kilo fiyatının yazıldığına şahit oluyoruz.
Adet bazında satılmaya başlanan sebze ve meyve ürünlerinin de sayısında artış var. Örneğin bu aralar yerli muz adet bazında 1.99 TL’den satılırken, ithal muzun tane fiyatını da 4.95 TL olarak gördük. Narın adet fiyatı da 4-5 TL arasında değişiyor. Etiketlerde biberin yarım kilogram fiyatı 14-15 TL arasında seyrediyor.
Nane ve maydanozun demeti 5 TL ama aklınıza öyle dolgun ya da büyük demetler gelmesin. O eski demetler neredeyse 2’ye hatta 3’e ayrılmış ve 10-12 saptan oluşan cılız bir bağ haline dönüşmüş durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ocak ayı TÜFE verilerine bakınca bu durumun gerekçesi daha net anlaşılıyor.
Son 1 yılda patlıcan fiyatı yüzde 166 artarken, patates yüzde 123, salatalık yüzde 111 ve biber fiyatları da yüzde 106 yükselmiş. Şimdi diyebilirsiniz ki patates hariç yazılanların hepsi yaz sebzesi ve bu mevsimde seralarda yetiştirildiği için pahalı olması normal. Kısmen haklısınız ama bu mevsimin ürünü olan kış sebzelerindeki fiyat artışları da hiç yenilir yutulur gibi değil. Örneğin lahana yüzde 51, ıspanak yüzde 50, karnabahar yüzde 49, pırasanın fiyatı yüzde 33 artmış durumda.
Bunlar TÜİK verisi, vatandaşın alışveriş yaparken hissettiği oranların çok daha yüksek olduğunu da hatırlatalım.
Karnabahar dörde bölünüp satılıyor
İstanbul Umum Pazarcılar Esnaf Odası Başkanı Mesut Şengün, vatandaşın alım gücü azalınca tane ile ürün satışının çoğaldığını söylüyor.
Mesut Şengün, “Fiyatlar öyle bir noktaya geldi ki kimse eskisi gibi 2-3 kilogram sebze ya da meyve alamıyor artık. Ürünleri tane ile ya da gram bazında satar hale geldik. Eskiden pazarcı çok malı, az kârla satar, sürümden kazanırdı. Artık sürüm olacak miktarda satışlar yok. O yüzden pazarcı esnafı da az mal getirmeye başladı. Pazara gelen vatandaş 3 tane biber alıyor. Karnabaharı bile dörde bölerek satıyoruz. Eskiden pazarcı esnafı günde 1 ton domates satarken şimdi 200 kilogramı zar zor satıyor” diyor.
Orta halli insanlar bile yerden ürün topluyor
Daha uygun fiyata meyve, sebze almak için semt pazarlarına akşam saatlerinde rağbetin arttığına da dikkat çeken Mesut Şengün, “İstanbul’da toplam 462 semt pazarı kuruluyor. Sabah ve öğle saatlerinde pazarlarda çok az insan oluyor. Son dönemde akşam saatlerine rağbet arttı. İnsanlar, ürünlerin kalitesinden ödün vererek daha ucuza meyve ve sebze alabilmek için pazara geç saatlerde gelmeye başladı. Ama bizim yüreğimizi yakan bir konu daha var. Akşam tezgâhlar toplandıktan sonra insanlar geride kalan ve çöpe gidecek ürünlerin arasında meyve sebze seçme yarışına giriyor. Belediyenin çöp arabaları gelene kadar onlarca insan yerden ürün topluyor. Artık orta halli insanlar arasında bile bunu yapanlar var” bilgisini paylaşıyor.