Cem Özgüzel
Acaba COVID-19 dünya genelinde özellikle 20 yüzyılda hızlanan şehirleşme trendini tersine döndürebilir mi?
Covid-19 virüsünün yayılmasını yavaşlatmak için sosyal mesafe kuralları, evden çalışarak ve de insanların bir araya geldiği lokanta, bar, konser salonu gibi alanların kapanması gibi uygulamalar yapıldı. Bu uygulamalar özellikle şehirlerdeki ekonomik ve de sosyal hareketliliği durdurarak, şehirlerde yaşamayı cazip kılan unsurları büyük ölçüde ortadan kaldırdı. İnsanların ofislere gitmediği, kültürel hayatın olmadığı bir dönemde şehirlerden doğaya daha yakın ve yaşam giderlerinin daha düşük olduğu bölgelere taşınıldı. Evden çalışmanın devam etmesi durumunda şehirlerin geleceği ne olacağı, şehirlerin terk edilip edilmeyeceği merak edilmekte. Acaba COVID-19 dünya genelinde özellikle 20 yüzyılda hızlanan şehirleşme trendini tersine döndürebilir mi?
Şehir hayatı ve ekonomisi krizden çok daha sert etkilendi
COVID-19 salgını şehirleri birçok açıdan vurdu. İlk olarak, hastalık büyük ve yoğun nüfuslu şehirlerde daha hızlı yayıldı. Şehirlerdeki yoğun nüfus, toplu taşıma kullanımı gibi fiziksel sebeplerin yanında, şehirlerde oturan insanların daha geniş bir sosyal ağı olduğu ve de gündelik düzeyde daha fazla sayıda insanla görüştükleri bilinmekte. Şehirlerin fiziki yapısı ve de yaşayan insanların sosyalleşme tarzları neticesinde hastalık, düşük nüfus yoğunluğu olan bölgelere oranla daha hızlı yayıldı.
Salgının yayılmasını azaltmak için evden çalışmanın yaygınlaşması ve de şehirdeki birçok alanın sağlık önlemleri çerçevesinde kapanması şehir ekonomilerine önemli bir darbe vurdu. Özellikle eğitim seviyesinin düşük olduğu çalışan kesim için önemli bir istihdam kapısı olan lokantalar, kafeler ve benzeri alanların kapanması neticesinde buralarda çalışan insanlar önemli gelir kayıpları yaşadılar. Bu dönemde internetten alışverişin artması yerel dükkânlara ve de şehirlerin ana caddelerine darbe vurdu. Şehir ekonomilerinde bu tip “servis” hizmetlerinin payının kırsal bölgelere oranla yüksek olması bu bölgelerin yaşadığı ekonomik yükü daha da arttırdı.
Şehirleri cazip kılan kültürel yaşam, kahveler ve lokantaların kapanmasıyla şehirler ıssızlaştı. Yaşam maliyetlerinin yüksek olduğu, gürültülü, hava kirliliğinin yüksek ve trafiğin yoğun olduğu şehirlerde yaşamak cazibesini yitirdi. Özellikle beyaz yakalıların evden çalışmaya başlamasıyla, iş ve yaşam alanın aynı yerde olması ihtiyacı da ortadan kalktı. Bu durumda insanlar için nüfusun daha yoğun olduğu, yasam giderenlerinin göreli daha düşük olduğu, doğaya daha yakın küçük şehirlere ya da kırsal alanlara taşınma fikri oluştu.
Yaklaşık bir seneye yakın süregelen bu yeni hayat tarzının sürmesi, mevcut şartların “yeni normal” olmasını ve de gelecekte sürdürülme ihtimalini de artırmakta. Aşının düşünülenden hızlı bir şekilde geliştirilmesi, 2021 yazına doğru Covid-19 öncesi düzene dönüleceği konusunda umut vermekte. Eğer kısa surede eskiye dönülürse acaba COVID-19’un büyük şehirlere uzun vadeli etkileri olacak mıdır?