Rusya, beklenmeyen bir dönemde, yeni ıslah (gen düzenleme) teknolojilerine büyük bir meblağ ayırdığını duyurdu. Rusya Bilimler Akademisinden alınan bilgilere göre 1,7 milyar US$’lık bu yatırımın hedefleri de belirlenmiş durumda: Gen düzenleme yöntemi ile 2020 yılında 10, 2027 yılına kadar da 20 bitki çeşidi ve hayvan genotipi ıslah edilecek. Önceliğin arpa, şeker pancarı, buğday ve patatese verildiği projede hedef hastalıklara dayanıklı yeni çeşitler geliştirmek.
Kültür bitki ve hayvanlarında üretimin sürdürülmesi için yeni yeni genotiplerin geliştirilmesi gerekmektedir. Değişen çevre koşullarına uyumlu çeşitlerin – genotiplerin ıslahı için mutasyon ve klasik ıslah teknikleri son yıllara kadar yeterli idi. 20. Yüzyıl sonlarında doku kültürü, gen aktarımı ve diğer moleküler biyolojik gelişmeler devreye girdi. Fakat son on yıl içinde karşımıza, aslında eski bir yöntem olan mutasyonun, farklı bir şekli çıktı. Doğal mutasyonla gelişmiş yeni bitki çeşitlerinin yanı sıra, bitki ıslahçıları tarafından gama ve benzeri ışınlarla geliştirilmiş binlerce çeşitlere rastlıyoruz. Mutasyon, canlı genlerinden birinde kendiliğinden veya amaçlı oluşturulan bir değişimdir. 2010 yılından beri ise moleküler bazda laboratuvarlarda genom içi düzenlemeler yapılmaktadır. Elde edilen genotipler kısa sürede tescil edilerek üreticilere ulaştırılabilecektir. Yeni genotiplerin kısa zamanda geliştirilebildiği bu yeni ıslah teknikleri (YIT – genom düzenlemeleri – gen düzenleme), bir seri yeni gen mühendisliği yöntemlerini kapsamaktadır. Bunlardan “CRISPR-Cas9” biraz daha öne çıkmış durumunda. Bu yöntemlerde, GDO’lardaki gibi dışarıdan herhangi bir gen transferi söz konusu değildir. Tersine, hedeflenen genin, işlem aşamasında uygulanan geçici DNA kesici enzimler yardımı ile susturulması, etkisinin artırılıp azaltılması, mikro-mutasyona tabi tutulması ile yeni genotipler yaratılmış oluyor. Çok daha önemlisi, bu yöntemlerle çeşit geliştirme masraflarının, GDO tekniğindeki gibi bir seri risk analizi gerektirmediğinden, yüzlerce milyon dolarlara ulaşmaması! Yani bu yöntemlerle çeşit geliştirme, küçük ve orta büyüklükteki veya düşük bütçeli yeni müteşebbis bitki ıslah firmaları, üniversite ve kamu kuruluşlarınca gerçekleştirilebilmektedir. 2018 yılında Arjantin’de bu yeni yöntemle geliştirilen ilk tatlı su çuprası ticarileştirildi. 2019 yılı başında da ABD’de yine aynı yöntemle geliştirilen yeni soya çeşidinin yağı market raflarında yerini aldı. Söz konusu yağ kalitesi iyileştirilmiş bu çeşidin yağı, sıradan soya fasulyesinden birkaç kat daha az “doymuş yağ asitleri” ve daha sağlıklı oleik asit içermektedir.
Ne var ki gen düzenleme yöntemi AB’de, biyomühendislik olduğu için 2018 yılında GDO ile aynı kategoride kabul edilip, tarımı yasaklanmaktadır. Rusya da, 2016 yılında araştırmalarına onay verdiği GDO’lu ürünlerin tarımına yasak getirmiş, fakat gen düzenlemeleriyle ilgili henüz hiçbir yasal düzenleme gerçekleştirmemiştir. İşte bu aşamada, söz konusu 1,7 milyar dolarlık proje mimarlarından moleküler genetikçi Konstantin Severinov bazı endişelerini dile getirmekte: “Her ne kadar Rusya tarımsal ürünce zenginse de bazı, bitkilerde sorun yaşamaktadır. Bu sorunların üstesinden yeni ıslah teknikleri ile gelinebileceğine, Rusya Bilimler Akademisi onay vermiştir”.
2017 verilerine göre GSMH’sının ancak %1,1 ini bilimsel araştırmalara ayıran Rusya, bu rakamla gerek Çin (%2,1), gerekse ABD’nin (%2,8) gerisinde kalmaktadır. Diğer taraftan konu ile ilgili bilim adamları projenin uygulama aşamasında birçok sorun yaşanacağı görüşündeler. Nitekim Severinov, başta sarf malzemesine ulaşım gibi bürokratik nedenlerle yaşam bilimleri araştırmalarının pek de sağlıklı yürüyemeyeceği endişesini taşımaktadır. Rus Bilimler Akademisi’nin önde gelen bilim adamlarından Kochetov ise daha birçok yasal düzenlemelere gereksinim olduğunu, özellikle laboratuvar koşullarında geliştirilecek genotiplerin-hatların-yarıyol materyalinin bitki ıslahçılarınca kullanımına kadar yapılacak daha çok iş olacağı görüşünde. Yani projenin verilen zaman içinde hedefe ulaşımından endişeliler.
Rusya’nın bu atılımı Türk tohumculuğu için çarpıcı bir örnek. Öncelikle gen düzenleme teknolojilerinin bitki ıslahı için kaçınılmaz olduğunu kabul edelim. Yöntem, özellikle yarıyol materyali gereksinimi içindeki tohumculuğumuza büyük katkı sağlayabilecektir. Koruma altındaki çeşitlerinin %58’inin yabancı olduğu tarımımıza millilik ruhunu vermek için, bu tip gelişmelerden zamanında yararlanmak zorundayız. Fakat yöntem tamamen moleküler düzeyde laboratuvarlarda gerçekleştiği için, Rus Bilimler Akademisi örneği, TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi), TUBİTAK gibi bakanlıklar üstü bir kurumca ele alınması gerekmektedir. Bu konuda bakanlıklar ve üniversitelerle sıkı işbirliği de kaçınılmazdır. İşin acı tarafı Türk tohumculuğu için gerekli yarıyol materyali (gereksinim duyulan gen, ıslahçı hattı) temini konusunda maalesef bir başka seçenek de bulunmamaktadır. Çünkü ülkemizde yarı yol materyalini sağlayacak şirket sistemi gelişmemiştir ve kamu da, bu konuda batı ülkelerinde olduğu gibi bir oluşuma pek hazır görünmemekte. İşte, bizlere düşen görev, tohumculuğumuzun geleceğini kurtarmak için farkındalık yaratmaktır.