Artan gıda fiyatlarını, tarımsal üretimi ve gıda yetersizliğini değerlendiren Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. İbrahim Ortaş, planlamaya ve paylaşımcı olma bilincine dikkat çekti.
Türkiye bir tarım ülkesi olasına karşın gıda fiyatları el yakıyor. Genel olarak yaz aylarında düşüş gözlenen sebze-meyve fiyatlarında bile yazın ortasında düşme yok. Döviz kurlarındaki yükselişe bağlı olarak tarımsal girdilerdeki dışa bağımlılık fiyat artışının en büyük nedenleri arasında gösteriliyor. Yüksek fiyatlar halkın sağlıklı gıdaya ulaşmasını da her geçen gün zorlaştırıyor.
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş ile artan gıda fiyatlarının nedenlerini konuştuk.
‘TARIM BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE İHMAL EDİLDİ’
Pahalı olmayan, halkın gelirine uygun fiyatlardan sebze-meyveye ulaşmak hayal mi oldu?
Yakın geçmişe kadar dünyada tarım ürünlerinde kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak tanımlanırdık. Çok doğru olmadığı bilinmesine karşın halen ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma bağlı bir ülke olarak yerli malını desteklemek durumundaydık. İkinci Dünya Savaşı sonrası Batılı müttefikler de Türkiye’nin sanayileşmemesi ve tarımsal üretimde kalmasını ve Avrupa’nın ihtiyacı olan gıda üretimine devam etmesini telkin ettiler ve istediler de. Buna rağmen Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlatılan sanayileşme girişimleri ve daha sonraları 1980’li yıllardan sonra Özal hükümetleri başta olmak üzere sanayileşme sürecinin başlatıldığı belirtilerek tarım bilinçli bir şekilde ihmal edildi. Çoğunlukla gelişmiş ülkelerin ürünlerinin parça birleştirilmesi şeklindeki orta düzeyde teknolojiye sahip işletmeleri yanında hammaddesi dışarıdan sağlanan yine düşük düzeyli sanayileşme süreci ile Türkiye buralara kadar gelebildi. Başta et-balık ve süt kurumları, kamuya ait gübre fabrikaları ve tarım işletmeleri özelleştirildi. Ülkenin ihtiyaç duyduğu birçok ürün, ucuz diye ithalat yolu ile dışarıdan sağlanmaya çalışıldı. Bu arada içeride üretici, tarımdan kazanmayınca tarımsal üretimden el çekmek zorunda kaldı. Tarımda çalışan çok sayıda insan yeterli gelir sağlayamadığı için geleceğini büyük kentlerin varoşlarında konaklamaya ve kent bölgelerinde iş bulmaya adadı. Orta düzeyde çoğunlukla ithalata dayalı bir üretim ilişkisinin yanında kırsalı boşaltılmış ve tarımdan uzaklaştırılmış nitelikli işi olmayan kalabalık bir nüfusa sahip bir ülke konumuna geldik.
Anlaşılacağı üzere ülkenin bugünkü sosyolojik yapısı, yaşam kalitesi, ekonomisi doğrudan ve dolaylı yoldan tarıma bağımlı gelişiyor. Tarım bir bakıma birçok alanda planlama, üretim ve dağıtım ağları ekseninde şekilleniyor. Bu iş birliktelikleri iyi organize edilmediğinden zincirleme birçok sorun yaşanmaya başlandı. Alınan en küçük bir yanlış kararla zaman içinde üretim zincirinde meydana gelen daralma, gıda ve hammaddenin eksik üretilmesi, zincirleme olarak tarladan sofraya ekonomiden sosyal hayata kadar her alana yansıyor. Bu bağlamda ülkemiz tarımının sorunları, altyapı ve eko-politik sorunlar ile tarımın bütünlüklü olarak ele alınmamasından kaynaklanıyor.
Bu arada geçmişten günümüze uygulanan liberal ekonomik politikalar sonucu bozulan makro ekonomik dengelerin yanında ithalata dayalı ihracattan dolayı artan ithalat maliyetleri sonucu dövize olan ihtiyaç arttı. Son birkaç yıldır sürekli artış eğilimindeki döviz kurlarının ani artışı yanında ham petrol fiyatlarının artışı, ülkemizdeki üretici maliyetlerini de çok yükseltti. Çiftçi maliyetlerinin yüksek olması ve gıda ürünleri dağıtım ağlarının aracılar tarafından çok fahiş fiyatlar ile yapılması sonucu fiyatlar çok yüksek. Tarlada 50 kuruş olan karpuz pazarda 5 TL, arada 10 kat fark var. Tarihsel süreç içinde bütünlüklü bir yapı halinde belirli bir planlama ve denetim mekanizması geliştirilmemiş olması sonucu üretim ile sofra arasında çok fahiş bir fiyat farkı oluşuyor ve gıdaya erişim sorunu olan yoksullar gıdasız kalıyor.
‘TÜRKİYE’NİN ÜRETKEN TARIM TOPRAĞI YOK’
Türkiye’de gıda ürünleri fiyatlarının artmasının başlıca nedeni nedir? Türkiye bir tarım ülkesi ve geniş tarımsal toprakları var. Buna rağmen fiyatlar durmadan artıyor. Bu konuda neler söylenebilir?
Türkiye doğal olarak bir tarım ülkesi ancak tarımsal üretimi düşük. Bilindiği gibi Türkiye’nin çok fazla birinci ve ikinci sınıf üretken tarım toprağı yok. Topraklarının çoğunluğu tarım toprağı niteliğinde değil. Türkiye’nin buğday üretimi son 30 yıldır 20 milyon ton civarında. Bu süre zarfında nüfusu ikiye katlanırken üretimi hep aynı kaldı. Doğal olarak dünyada her 40 yılda bir ikiye katlanan nüfusun gereksinim duyduğu gıdanın sağlanması geçmişteki kadar kolay olmuyor. Bugün köylerde dahi vatandaşlar pazara yönelik üretim yaptıklarından gereksinim duyulan temel meyve ve sebze türü tüm ürünleri bakkal veya yakın yerdeki marketten satın alıyor.