Tedarik zincirinden gelen fiyat dalgalanmalarını tüketicilere en az düzeyde yansıtmak için kendi kaynaklarını zorladıklarını kaydeden GPD Başkanı Galip Aykaç, tüketilebilir sebze-meyvenin yaklaşık yüzde 15’inin perakendeciler kanalıyla satıldığını belirterek, bunun da enflasyona bir etki edemeyeceğini söyledi. Aykaç, asıl meselenin plansız üretim olduğunu ifade etti.
Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) tarafından düzenlenen 8’inci Ortak Gelişim Kongresi ve eş zamanlı olarak Digital Netwok Alkaş platformunda online olarak dün İstanbul’da gerçekleştirildi. Bu yıl kongrenin teması, gıda arzında güvenliğin sağlanması ve sürdürülebilir kılınması amacıyla üretmenin önemine vurgu yapar şekilde “Şimdi Ekmek Zamanı” olarak belirlendi. Kongrede perakende sektörü ile tedarik zinciri paydaşları bir araya gelerek sadece sektörün değil tüm dünyanın önemli bir gündemini, gıda arzının güvenliğini değerlendirdi. Kongrede gıda arzındaki gelişmeler ele alınarak, tarımda ve üretimde daha verimli ve sürdürülebilir uygulamalar ile bu uygulamaların kurallı bir koordinasyonla hayata geçirilmesini sağlamak için yapılabilecekler tüm yönüyle masaya yatırıldı.
Gıda, yiyecek içecek ve temel ihtiyaç maddeleri harcamalarının, hanehalkı tüketim harcamalarının yüzde 50’sinden fazlasını oluşturduğuna dikkat çeken GPD Başkanı Galip Aykaç, “Dünyada her yıl 1,3 milyar, Türkiye’de ise ortalama 26 milyon ton gıda israf edilmekte. Bu gıdaların yıllık değeri 1 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Türkiye’de günde üretilen 121 milyon ekmeğin 12 milyonu israf ediliyor” dedi.
Artan maliyetler arzı negatif etkiliyor
Globalde yaşanan sıkıntılar neticesinde tüm sektörlerde üretim maliyetlerinin enflasyonist duruma yol açtığını anlatan Aykaç, bunlara bağlı olarak artan maliyetler de gıda arzını etkileyen sıkıntıların başında geldiğini söyledi. “Perakendeciler olarak, tüketicilerle ihtiyaçlarını maksimum seviyede karşılamak üzere kaliteli, hesaplı, güvenilir ürün ve hizmet sunarak, üretim ile tüketici arasındaki köprü vazifesini görüyoruz” diyen Aytaç, “Bu vazifemizi gerçekleştirirken de, tedarik zincirimizden gelen fiyat dalgalanmalarını tüketicimize en az düzeyde yansıtmak için kendi kaynaklarımızı da zorluyoruz. Ölçeğimizi de kullanarak sağladığımız fiyat avantajıyla da son fiyatlarımızı dengelemeye çalışıyoruz. Ana hammaddelerinin çoğunu yurt dışından alan, dolayısıyla maliyetleri farklı etmenlere de bağlı olan bir ülke doğal olarak bunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bizler maliyet artışlarını özellikle pandemi döneminde baskılaya baskılaya bugüne geldik” diye konuştu.
Gıda arzı sisteminin, tarımsal üretim ile sanayi üretiminden başlayan, taşıma, depolama, perakende ve tüketime kadar uzanan çok büyük bir ekosistem olduğuna dikkat çeken Aykaç, gıda arzında güvenliğin sağlanması için tüm bu aşamalarda doğru ve verimli uygulamaların geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Sebze-meyvenin %15’i bizden alınıyor”
Perakendecilerin tedarik zincirindeki en son halka olduğunu anlatan Aykaç, fiyat hareketliliğin arz-talep dengesinin ne kadar güvenilir olursa tüketiciye yansıyan fiyatlar da istikrarlı bir biçimde optimumda kalabileceğini kaydetti. Sebze- meyve fiyatlarına da değinen Aykaç, “Türkiye’nin 55 milyon ton sebze-meyve üretimine sahip ve bunun yüzde 30-35 kadarının fire olarak ayrıldığını, kalan 35 ila 37 milyon ton arası tüketilebilir sebze-meyvenin yaklaşık yüzde 15’inin perakendeciler kanalıyla satılıyor. Bu durumda yüzde 15’lik satış payı ile perakendecilerin enflasyona bir etki edemez. Bu yanlış algıyı ortadan kaldırmamız lazım. Asıl mesele plansız üretim, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve dışa bağımlılığın azaltılamamasıdır” dedi.