Mehveş Evin
‘Samistal yaylasinun neden erimez kari
Sevdumda alamadum böyle durdun ya hani…’
Türkülere ilham vermiş Samistal yaylası, 2630 metrede. Normalde Polovit ve Amlakit yaylalarından zahmetli bir yolculuk sonunda çıkılan Samistal için devletin planı, Kavrun’da yeni bir yol açmak. Ağustos ayında, sabaha karşı 200 kadar jandarmayla iş makinelerini getirilmiş. Saatlerce süren direnişin sonucunda yoldan –şimdilik- vazgeçilmiş.
Samistal’i, Çamlıhemşin’e bağlı dört köy kullanıyor. Bahadır Kutlu, “Bana dedelerimden kalan bu yaylayı ben çocuklarıma, torunlarıma tayin etmeliyim” diyor.
Muhtarlara danışılmadı
Yeşil Yol projesini planlayan ve koordine eden DOKAP (Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma Ajansı) Başkanı Ekrem Yüce, her ne kadar basına yol yapımı için muhtarlardan yazılı onay aldıklarını söylese de gerçekler farklı.
Murat (Komilo) köyü muhtarı Lütfü Sezgin, ‘şerefsiz meslektaşları’na selam ediyor: “Yeşil Yol’la ilgili hiçbir muhtara danışılmadı. Valilikte yapılan toplantıya çoğumuz çağrılmadı. Çağrılanlar belli. Neye imza attılar, bilmiyoruz.”
Yol ihalesi, metreküpüne göre, bölümler halinde veriliyor. Bu nedenle bazı noktalarda çizilen güzergahtan daha az taşlı olan 1 km aşağısı seçilip kazılıyor. Çünkü daha çok taş, daha çok masraf demek! Kontrol yok…
Yeşil Yol’da ÇED alabilmek için yol ihaleleri 19’ar km’lik hatlar halinde yapılmış. İmar planı? Hak getire…
Orman bakanı bunu söylerse
Yeşil Yol’u savunanların gerekçelerinden biri, yolun doğaya zarar vermeyeceği. Tabii ki bu doğru değil.
Bu yanlış bilgileri bizzat Orman Bakanı’nın vermesi, cehaletin –ya da yalanın mı desek?- boyutunu katmerliyor. Bakan Veysel Eroğlu, daha Temmuz ayında şöyle konuşmuştu: “Burada kesilen ağaçların fazla bir kıymeti harbiyesi yok arkadaşlar. Bakın, kesilen ağaçların yüz katını dikeriz.”
Birincisi, 1.800 metrenin üzerinde zaten ağaç yetişmez. Yolun büyük kısmının geçeceği bu yükseklikten sonrası Alpin çayırları. Bunlar en az orman kadar kıymetli, çünkü oluşması için en az 100-150 yıl gerekiyor. Çok yağış ve kar alan yükseklikte toprağı tutan da bu bitki örtüsü. İnsan eliyle yetişmiyor; kaldı ki dikey coğrafyada bunu yok etmek, yağışla çok hızlı tahribata neden oluyor.
Tek bir ağaç kesmedi yalanı
İkincisi, ağaç kesiminin sürdüğünü gözlerimle gördüm. Üstelik Rize Valisi’nin ‘tek bir ağaç kesmedik’ açıklamasından hemen sonra, Avusor yaylasındaki ağaç kesimleri de görüntülendi. Hadi diyelim ki kestiğin ağacı diktin. Kaç yılda orman, bugünkü halini alacak?
Üçüncüsü, bölgede değil 9 metre eninde asfalt yol yapmak, varolan patikaların dışında tek bir yaprağa dahi dokunmamak lazım. Konunun uzmanı Prof. Oğuz Kurdoğlu şöyle açıklıyor: “Yol, büyük doğal yaşam alanlarını küçük parçalara ayırarak ormanı kenarlardan gelecek olumsuz etkilere açık hale getiriyor. 11 metre (9 metre yol, yolun iki yanına birer metreyle toplam 11 m) genişliğinde, 30 km uzunluğunda bir yol düşünün. Bu, 11 çarpı 30 metrelik bir doğa parçasını yok etmek demektir. Orada yaşayan canlılar başka yere taşınmak zorunda kalacaklar. Başka yere taşındığı zaman, yaşam alanları darlaşacak, bu da türlerin azalmasına neden olacaktır.” (El Cezire)
Bize Gezicisin diyorlar
Dördüncüsü… Bölgede son derecede kıymetli olan bitki örtüsü Yeşil Yol ve kitle turizminden olumsuz etkilenecek. İkizdere ve Artvin’de yapılan barajlar, HES’ler nedeniyle şimdiden Fırtına vadisi yaylalarında nem oranı arttı.
En hızlı ve gözle görülebilir sonucu: O çok kıymetli Doğu Karadeniz balı var ya… Arıların ancak o yükselikteki, o bitki çeşitliliğinden bal topladığı… Son birkaç yıldır bal dramatik biçimde azaldı. Üstünde ‘doğal yayla balı’yazan ve bölgedeki bakkallarda, marketlerde satılanların çoğu da sahici değil.
Ancak bu bilgilere sahip olanlar, Yeşil Yol’un neden yaylaları bitireceğini anlatmaya çalışıyor… Peki aldıkları tepki ne dersiniz?
“Bize Gezicisiniz, diyorlar. Hayır, biz değerlerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz demek zorundayız. Yoksa insanlar tarafını belirliyor, bize duvar örüyor.” (Çamlıhemşinli bir esnaf)
Yola 10.4 milyar lira
Devlet, ‘eko turizm’ bahanesiyle yaylaları kitle turizmine açıyor. Oysa gerçek manada ‘eko turizm’ istense, geleneksel yaşam biçimini desteklemesi gerekirdi.
Geçici başbakan Davutoğlu, Sarp’tan Samsun’a kadar Yeşil Yol için 10.4 milyar lira yatırım yapılacağını söyledi (Şubat 2015, Hürriyet). Hüseyin Reyhan’ın tabiriyle, “O kadar zengin ülke olduk ki afedersiniz yatağa bile arabaya gidiyoruz.”
İyi de lüks arabayla her yere gidebilmek mi kriter? Yoksa asıl amaç, çevre talanını ve insansızlaştırmayı hızlandırıp maden ocaklarına zemin hazırlamak mı?
http://www.diken.com.tr/