TEMA’nın 2020 raporuna göre c yüzde 59’u maden ruhsatlı. Muğla ormanlarının yüzde 65’i maden ruhsatlı.
Maden projelerinin yanı sıra termik santraller, HES ve RES, termik, jeotermal santral projeleri, kömür işletmeleri, liman ve inşaat projeleri ve zeytinlikleri tehdit eden Enerji Bakanlığı’nın yeni yönetmeliği Muğla’daki doğa ve insan yaşamını tehdit ediyor.
Yıkımın boyutlarını, nedenlerini, geleceğe ilişkin tehditleri TİP milletvekili Sera Kadıgil, MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) Marmaris Temsilcisi Halime Şaman, avukat Arzu Alper ve Topçam Köyü sakini Zeynep Çoşkun, Candan Yıldız‘a yorumladı.
” Madenciler anne ve babama silah sıktı”
Köydeki madenin doğaya, köye nasıl zarar verdiğini anlatan Zeynep Çoşkun şunları söyledi.
“Türkiye’nin en önemli 11. kaynak suyuna sahip suyumuz. Madenler için patlatma yapıyorlar. Patlatmalar sırasında suların damarları yer değiştiriyor. Yer değiştirme nedeniyle tatlı su kaynaklarımızı kaybediyoruz. Madenin olduğu yere biz çocukken ‘karanlık orman’ derdik, güneş ışığı giremezdi. Şimdi ise maden bölgesinde bir kum yığını var, ağaçlar kesildi.
Gizliden gizliye ağaçları yıkıyorlar, üzerine kum dökerek toprağın altına bastırıyorlar. Bu bir ölüm, katliam. Maalesef yalnızım. Köylülerin birçoğu madenciye engel oluyorsunuz, bizim işimizi engelliyorsunuz diyorlar. Biz evimizi bırakırsak madenci köyümüz içine yayılacak. Evimizi satmamız konusunda baskı var. Annem ve babam silahlı saldırı oldu. Aralık ayında annem ve babam ses duyunca dışarıya çıkıyor. Bir kepçenin hayvanlarımızın yeminin üzerinde olduğunu görüyorlar. Annem ve babam yapamazsınız diyor. İşçilerden biri babam ve anneme ateş açıyor. Samanlığın arkasına saklanıyorlar. Karanlıkta telefon da açamıyorlar hemen. Çünkü ışık yanarsa yerleri belli olur korkusu yaşıyorlar. Yarım saat sonra jandarmayı arıyor. Jandarmaya ulaşamıyor. Yan komşularımız silah seslerine duymasına rağmen çıkmıyorlar dışarıya.”