Şevket Özügergin
İstanbul seçimlerinin yenilenmesinden ve Merkez Bankası’nın faiz hadlerini %24 ten %19,75 e kadar düşürmesinden sonra, ekonomik gelişmelerin ve beklentilerin yeniden gündemin ilk sıralarına oturması sevindiricidir. Ancak mevcut sorunlar içinde işsizliğe yeterince önem verilmediği kanısındayım. Bu konu en fazla tartışılması gereken bir sorundur. Ülkemizde işsizlik oranı %13’ ler civarındadır. Resmi açıklamalara göre işsiz sayısı 4,5 milyon kişiye ulaşmıştır. Bu rakamın çok daha yüksek olduğu iddiası vardır. Genç nüfusta işsizlik oranı umutsuzluğa yol açacak düzeydedir. Her 4 gençten biri işsizdir. Ülkemizde yaşayan çok sayıda kayıtlı ve kayıtsız yabancı uyruklu kişilerin, kendi vatandaşlarımız yerine istihdam edildikleri görüşü yaygındır. Konu giderek sosyal bir sorun niteliği almaktadır.
Bazı ekonomik göstergelerin olumlu yönde seyretmesi bizi yanıltmamalıdır.
Türkiye artık cari dengede fazla vermektedir. Bu düzey, çok uzun yıllardır beklediğimiz sevindirici bir sonuçtur. Ama fazlalık ihracat artışından değil, ithalatın hızla gerilemesinden kaynaklanmaktadır. Cari fazla ancak büyüme hızının yükselmesi ve devamı ile birlikte anlamlıdır. İhracatın ithalatı karşılama oranı da böyle değerlendirilmelidir. Yılın ilk 7 ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı %85,8’ e ulaşmıştır. Bu rakam geçen yılın %67,7’ lik düzeyi ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir ancak bu dönemde ihracatımız % 3,07 oranında artarken ithalattaki gerileme % 18,62 ye ulaşmıştır. İhracatın bünyesinde de bir değişiklik yoktur. Ticaret Bakanı’nın açıklamalarına göre, toplam ihracatımız içinde ileri teknoloji içeren kalemlerin oranı %3-4 bandındadır.
Özellikle iç talebin düşük olduğu dönemlerde, ihracatın önemi daha da artmaktadır. Hem sağlıklı döviz kaynağıdır, hem sanayinin kapasite kullanımını arttıracaktır hem de istihdam hacmine katkıda bulunacaktır. Dış dünyada ABD ve Çin’in başını çektiği ticaret savaşları sürmektedir. Korumacılık eğilimleri artmaktadır. Küreselleşmenin yerini, serbest ticaret anlaşmaları yolu ile bölgesel korumacılık ve ayırımcılık alacak gibidir. Hızla yeni pazarlara yönelmek gereklidir. İhracatın yapısını değiştirip ucuz ve ikame edilebilir mallar yerine rekabet gücü yüksek ürünlere yönelmek gereklidir. Teşvik mekanizmaları bu gerçek gözönünde tutularak yeniden ve selektif bazda düzenlenmelidir. İhracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa pazarları ile ilişkimiz güçlendirilmeli, Gümrük Birliği Anlaşması revize edilmelidir.
Diğer önemli bir döviz ve istihdam kaynağı turizmdir. Bu alanda da bazı olumlu gelişmeler olduğu bilinmektedir. Ancak henüz öngörülen hedeflere ulaşılamamıştır. TUİK’in verilerine göre 2018 yılının Ocak-Haziran ayları ortalama kişi başına turizm geliri 636 dolar iken, bu yılın ayni döneminde bu rakam 625 dolara gerilemiştir.2019 yılının tamamında 50 milyon turist ve 35 milyar dolarlık bir gelir öngörülmüştür. Buna karşılık bu yılın ilk yarısında ülkemize gelen turist sayısı 19,4 milyon ve elde edilen gelir 12,6 milyar dolardır. Yıl sonunda hedeflere geniş ölçüde ulaşılacağı beklentisi vardır. Ana sorunlardan biri ülkemize daha çok, az para harcayan turistlerin gelmesidir. Bölgedeki siyasi ve askeri gerginlikler de turist sayısını ve turizm gelirlerini etkileyen faktörler arasındadır.
Ekonomik gelişmeler içinde en önemlisi büyüme hızıdır. Türkiye, bu açıdan iyi durumda değildir. Üretim gerilemekte en azından yeterli düzeyde artmamaktadır. Böyle olunca da istihdam hacmi genişlememekte ve işsizlik artmaktadır. Refah seviyesi artmayınca, iç talep gerilemekte ve tasarruf hacmi asgariye inmektedir.
Politika faizlerinin gerilemesi enflasyon düzeyi ile eski politika faizi arasındaki geniş marjı azaltması bakımından doğrudur . FED’te aynı yönde hareket etmiştir. Bu düşüşün kredi faizlerine yansıması olumludur ancak bununla birlikte uygun yatırım ortamının hazırlanması, isikrar ve güvenin sağlanması gereklidir.