Gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçmek için alınan önlemlerin, orta vadede fiyatlara yansımaya başlayacağını söyleyen Bakan Tüfenkci, ambalaj standartlarında uyum maliyetini azaltmat için teşvik mekanizması üzerinde çalıştıklarını bildirdi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçmek için alınan önlemlerin, orta vadede fiyatlara yansımaya başlayacağını söyledi.
Tüfenkci, gıdanın bozulmadan tüketiciye ulaşması için getirilen ambalaj standartlarının da uyum maliyetini azaltmayı öngören bir teşvik mekanizması üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Fiyat kontrolü üzerinde önemli rolü bulunan kooperatiflerin, iktisadi işletmelerine vergi muafiyeti getiren düzenlemenin torba yasaya konulduğu bilgisini veren Bülent Tüfenkci, son dönemlerin tartışmalı konusu olan gümrüklerdeki ordino belgeleriyle ilgili olarak da “Biz zaten gümrük idaresi olarak yıllardır ordino belgesi istemiyoruz” dedi.
Tüfenkci, gümrüklerde elektronik altyapıya ilişkin ihalenin tamamlandığını belirtirken, 2018 yılından sonra gümrüklerde kağıtlı işlem döneminin biteceği bilgisini verdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Bülent Tüfenkci, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak’ın sorularını cevaplandırdı.
İyi bir tarım ülkesi olarak nitelendirebileceğimiz Türkiye’de tarıma dayalı ürünlerin fiyatlarının enflasyonist etkisini ortadan kaldırmak için yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Aslına bakarsanız Türkiye gıda üretiminde sıkıntı yaşamazken, bunların tüketiciye ulaşması aşamasında sorunlar ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2016 yılında 30.3 milyon ton sebze, 19 milyon ton meyve üretilmiş. Başka bir ifade ile dünyanın sayılı üreticileri arasındayız.
Sebze ve meyvelerin yaklaşık yüzde 20 ila 25’inin pazarlama aşamasında zayi olduğu bilinmektedir. Hatta ürüne göre bu zayi oranı yüzde 40’lara da varabilmektedir. Ülkemizin üretimde gösterdiği bu başarının pazarlama aşamasında da kesintisiz sürdürülmesine yönelik, ilgili tüm bakanlıklarla birlikte; sebze ve meyve ticaretinde izlenebilirliğin sağlanması ve kayıt dışılığın azaltılması, toptancı hallerinin modernizasyonu, üretici örgütlerinin pazarlama aşamasında aktif hale gelmesi, başlıkları altında özetlenebilecek çok önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Bilindiği üzere gıda lojistiği, gıda maddelerinin paketleme, taşınma ve depolamalarında gıdanın özelliklerine uygun koşullarda (sıcaklık ve nem) korunmasıdır. Bu koşulları sağlayacak ekipman ve araçların bakımı ve kontrolü son derece önemlidir. Sıcaklık/nem değişim ve dalgalanmaları, ürünlerin fiziksel, duyusal ve kimyasal yapılarında mikroorganizma faaliyetleri oluşturarak değişime neden olduğundan soğuk zincirin önemi büyüktür.
Bu çerçevede sebze ve meyve fiyatlarındaki dalgalanmaların ve bu fiyatların enflasyon üzerine olumsuz etkisinin en az indirilmesini sağlamak amacıyla ve özellikle piyasada standart uygulamaların bulunmayışı ve lojistik tesis kapasitesindeki yetersizlikten kaynaklı yüksek zayiatın azalması için hazırladığımız bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Bu kapsamda, sebze ve meyvelerin hasat yerinden perakende satış yerine ulaşımındaki arz zinciri olarak ifade edilen pazarlama kanalının bütün aşamalarına yönelik (ambalajlama, taşıma ve depolama gibi) standart uygulamaları gösterecek şekilde Bakanlığımızca hazırlanan, Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standart Uygulamalara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliği yayınladık.
Neyi değiştiriyor bu tebliğ?
Bu tebliğ ile sebze ve meyvelerin taşınmasında kullanılan ambalajlara, üretim ve kullanım şekilleri ile ebatları açısından standart getirilmiş olup, sebze ve meyve ticaretiyle uğraşan kişilerin bu ambalajları kullanması zorunlu kılınmıştır. Öte yandan standart ambalajlara konulmuş bu ürünlerin olumsuz hava koşullarından etkilenmemelerini teminen frigorifik araçlarla taşınması öngörülmüştür.
Yine sebze ve meyvelerin depolanacağı depolama alanları içinde zorunlu standartlar belirlenmiştir. Ayrıca sebze ve meyvelerin tüketiciyle buluştuğu en önemli noktalar olan ve önemli oranda ürün zayiatının gerçekleştiği perakende satış noktalarında da sebze ve meyvelerin soğutuculu reyonlarda satışa sunulması zorunlu kılınmıştır. Piyasanın bu standart uygulamalara adaptasyonu için de 2019 yılı başına kadar bir geçiş süresi öngörülmüştür. Söz konusu çalışmaların hayata geçirilmesiyle birlikte sebze ve meyvelerin ön soğutmaya tabi tutulması, frigorifik araçlar ile taşınması ve soğuk hava depolarında muhafaza edilmesi, diğer bir ifadeyle soğuk zincirin kurulması sağlanacaktır.
Peki, bu çalışmaların ne kadarlık bir zaman diliminde zaman diliminde fiyata yansımasını öngörüyorsunuz?
Tüm bu çalışmalarla yüksek zayi oranının azaltılması suretiyle piyasaya arz miktarı artacak bu durum perakende satış fiyatlarını orta vadede olumlu etkileyecektir. Standart uygulamalar aynı zamanda lojistik maliyetleri de düşürecektir. Dahası iklim koşullarından kaynaklı arz dalgalanmalarının önüne geçilebilecektir. Belki de en önemlisi sebze ve meyvelerin hasat yerinden tüketicilerimizin mutfağına daha hijyenik ortamda ve gıda güvenilirliğine uygun şekilde gelmesi sağlanacaktır.
Getirilen mecburi standartlar, maliyet artışı yaratmayacak mı? Bunun önüne geçecek önleminiz var mı?
Standartların zorunlu uygulamaya konulması kısa vadede meslek mensupları üzerinde bir maliyet baskısı oluşturacağı malumumuzdur. Bu maliyetlerin minimize edilmesi ve geçiş sürecinin hızlandırılmasını sağlamak amacıyla standartlara uyumu kolaylaştırıcı teşvik mekanizmaları üzerinde de çalışmalarımız devam etmektedir.
“Lisanslı depo kapasitesi 8.8 milyon tona çıkacak”
Yıllardır lisanslı depoculukla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalarda hangi noktadayız?
Uzun süreli depolanabilen ve standardize edilebilen tarım ürünlerinin kalitelerinin yetkili sınıflandırıcı olarak isimlendirilen laboratuvarlarca belirlendiği, modern altyapıya sahip lisanslı depolarda depolandığı ve ürünlerin ticaretinin ürünün mülkiyetini temsil eden ürün senetleri vasıtasıyla yapıldığı lisanslı depoculuk sistemi ülkemizde gelişimini ve yaygınlaşmasını sürdürmektedir.
Bugün itibarıyla bakanlığımızca kuruluş izni verilen lisanslı depo işletmesi sayısı 100’e, lisans verilerek faaliyete geçirilen lisanslı depo işletmesi sayısı ise 40’a ulaşmıştır. Gelinen aşamada lisanslı depo kapasitesi hububat alanında 1 milyon 647 bin 200 tona, pamuk alanında 17 bin tona, fındık alanında 17 bin tona, zeytin alanında 13 bin 500 tona ve toplamda ise 1 milyon 694 bin 700 tona ulaşmıştır. Kuruluş izni almış olan 100 şirketin tamamının lisans alması durumunda ulaşılması öngörülen toplam kapasite ise 8 milyon 801 bin 300 tondur. Faaliyet izni verilen lisanslı depo işletmesi sayısında ve lisanslı depo kapasitesinde özellikle 2016 ve 2017 yıllarında büyük bir ilerleme sağlanmış olup, son bir yıl içerisinde lisanslı depo sayısı ve kapasitesinde yüzde 100’ün üzerinde artış gerçekleşmiştir.
Söz konusu lisanslı depoların 14 tanesi Konya, 5 tanesi Adana, 3 tanesi Ankara, 3 tanesi Karaman, 2 tanesi Gaziantep, 2 tanesi Sivas, 2 tanesi Balıkesir, 2 tanesi Bursa, 2 tanesi Çorum ve 1’er tanesi ise Aksaray, Kırıkkale, Kahramanmaraş, Kayseri, Yozgat, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Mersin, Mardin, Hatay, Diyarbakır, Aydın, İzmir ve Giresun illerinde yer almaktadır. Bahse konu lisanslı depolarda bugün itibarıyla 1 milyon 115 bin ton ürün bulunmakta olup, depoların doluluk oranı yüzde 66 seviyesindedir. Depolarda hali hazırda mısır alımı devam etmekte olup, önümüzdeki günlerde doluluk oranının yüzde 70’in üzerine çıkması öngörülmektedir.
Lisanslı depolara ürünlerin büyük bir kısmı üreticilerce konulmakta, sonrasında ise üreticiler ürünleri temsil eden elektronik ürün senetlerini (ELÜS) Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) ve özel sektörde faaliyet gösteren tacir ve sanayicilere yetkilendirilen ticaret borsaları vasıtasıyla satmaktadır. Lisanslı depolardan üreticiler, TMO, tarım ürünleri ticaretinde faaliyet gösteren tacirler ve bu ürünleri hammadde olarak kullanan sanayiciler (un, makarna, bitkisel yağ, yem sektöründe faaliyet gösteren işletmeler) istifade edebilmektedir.
Lisanslı depoculuk sisteminin gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte, tarım ürünleri ticaretindeki tüm aktörlere yönelik önemli faydalar sağlayacağı düşünülmekte. Bu sistem ile üreticiler ürünlerini depolayabilecekleri sağlıklı ve sigortalı depo imkânına kavuşacak ve ürünlerini fiyatların düşük olduğu hasat dönemlerinde ellerinden çıkarmak zorunda kalmayacaktır. Piyasada arz ve talep dengesi ile fiyat istikrarı sağlanacaktır. Tarıma dayalı ticaret ve sanayi sektöründeki işletmeler; ihtiyaç duydukları ürünler için depo inşa etme maliyetinden kurtulacak, talep ettikleri miktar, tür ve kalitedeki ürünü kolaylıkla ve güvenilir bir şekilde sağlayabilecektir.
Ürün sahipleri ürün senetlerini teminat olarak göstererek bankalardan uygun koşullarda kredi alma olanağına sahip olacaklardır. Ürün sahipleri, ürünlerini yakın çevrelerindeki az sayıda tacire pazarlamak yerine Türkiye Ürün İhtisas Borsası sayesinde tüm Türkiye’ye hatta uluslararası pazarlara ulaşma imkânına kavuşacak ve çok sayıda alıcı ve satıcının bulunduğu gelişmiş bir piyasa oluşacaktır. Ürünlerin kaliteleri ve sınıfları belirlenecek, ürünlerin fiyatları borsada kalite ve sınıflarına göre oluşacak ve fiyatlar şeffaflıkla takip edilebilecektir.
“Gümrüklerde kağıdı bitiriyoruz”
TOBB ile birlikte gümrüklerin modernizasyonu çalışmalarını gerçekleştiriyorsunuz. Bunun dışında gümrük sisteminde başka yenilikler var mı?
Evet, gümrükler artık çok daha hızlı çalışacak. Bir süre önce plaka okuma sistemini hayata geçirmiştik. Artık 2018 yılından sonra gümrüklerde kağıt sistemini de kaldırıyoruz. Gümrüklerdeki yeni bilgi sisteminin ihale sürecini tamamladık, Türksat konu üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Geçiş işlemleri, risk analizleri, elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Artık insanlar ofislerinde oturup tek tuşa basarak işlemlerini tamamlayabilecek. Bir de son dönemlerde yetkilendirilmiş yükümlü sayısında ciddi artış yaşandı. İlk dönemde 16 taneydi, şimdi 190’a çıktı. Yetkilendirilmiş yükümlüler gümrük işlemlerini, fabrikalarından yapıyorlar. Bu da ihracatçılarımızın işini çok kolaylaştırdı.
“Biz gümrük olarak ordino belgesi istemiyoruz”
Bakanlığınız, ordino şartı aranmadığını bildirmesine rağmen, halen ithalatçı-ihracatçılarla lojistikçileri karşı karşıya getiren bir ordino kavgası yaşanıyor. bu konuya bir açıklık getirir misiniz?
Aslına bakarsanız, ordino diye bir şey yok, yani bizim aradığımız bir işlem değil. ama sahadan şikayet geldiği için biz bütün gümrük bölge müdürlükleri’ne, “gümrük olarak ordino diye bir belgeyi istemiyoruz, bakmıyoruz” diye yazı gönderdik. bu yıllar öncesinde de yoktu. ancak taşımacıların bazıları ‘ordino’ diye bazıları ‘giriş ücreti’ diye ücretler alıyor. yani konu tamamen taşımacılarla mal sahibi firmalar arasındaki bir işlem. İhracatçı da bunu ‘yanımda bir belge olsun’ diye yapıyor ama biz böyle bir belge istemiyoruz zaten.
“İktisadi işletme kuran kooperatifin vergi muafiyeti ortadan kalkmayacak”
Torba yasada kooperatiflerle ilgili çok önemli bir düzenlemeyi geçirdik. Artık kooperatifler iktisadi işletme kurduğunda, vergi muafiyeti ortadan kalkmayacak. Eskiden adam kayısıyı alıp paketlediğinde kooperatif ortak dışı işlem yapmış oluyordu. Hatta kooperatifler, eski araçlarını bile satamıyordu binalarını kiraya veremiyordu. Torba yasa ile birlikte artık anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, kooperatifler de öyle yönetilecek. Yani fındığı alıp, ezme haline getirdikten sonra bunların vergi muafiyeti bozulmayacak. Ortaklarına torba yasa dağıtmalarının da önünü açmış olduk aynı zamanda.
www.dunya.com