Çok basit bir hesap yapalım ve çiftçiye verilen desteklerin bir gün içinde nasıl eridiğini, gelir garantili destekleme ve sürdürülebilir finansman ihtiyacının nasıl elzem olduğunu ortaya koyalım.
11 Mart 2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı’na göre buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale ürünlerine bir defaya mahsus olmak üzere dekara 50 lira ek girdi desteği ödeneceği açıklanmıştı.
Ardından Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci, 3 milyar 267 milyon 722 bin TL’lik bu desteğin 15 Nisan 2022 tarihinden itibaren ödeneceğini açıkladı.
Hemen ertesi gün yani 16 Nisan 2022 gecesinden itibaren mazota 1 lira 79 kuruş zam yapıldı.
Tarımda kullanılan mazotun 3,5 milyar ila 4 milyar litre olduğunu kaydeden araştırmalar var. İhtiyatlı davranarak düşük olanı alsak bile sadece 16 Nisan’da mazota gelen zammın çiftçiye yıllık ek maliyeti 6 milyar 265 milyon TL.
Devletin verdiği mazot desteği ürüne göre değişiyor ama biz söylendiği gibi çiftçinin mazot maliyetinin yarısını devletin karşıladığı düşünelim. Bunun böyle olmadığını, desteğin ürüne göre %10 ile %30 arasında değiştiğini, son bir yılda mazot fiyatlarının 3 kat artmasıyla bu oranların da düştüğünü sağır sultan bile biliyor ama olsun yine de son mazot zammının çiftçiye maliyetini yarı yarıya düşürelim.
Karşımıza 3 milyar 132 milyon TL’lik ek bir yük çıkıyor. Tek seferlik ödenen ek girdi desteği ne kadardı tekrar hatırlayalım: 3 milyar 267 milyon 722 bin TL.
Sadece mazota gelen son zamla uçup giden tek seferlik destek gerçeği…
Onlarca örnek verilebilir ancak en güncel olanıyla somutlaştırmaya çalıştım.
Tarımda yeni eylem planı neler getirecek?
Tarımda destekleme politikaları başlığı açıldığında gerçekten uzun uzadıya değerlendirilmesi gereken çok konu var.
Çiftçilere verilen desteklerin miktarı, yeterliliği, veriliş biçimi, desteleme kalemlerinin sayısının çok olması ve gerçekten işe yarayıp yaramadığı çok uzun yıllardır tartışma konusu olmuştur.
Çok kısa bir süre sonra açıklanması planlanan tarımda yeni eylem planı içinde destekleme araçlarının değiştiğini görmek sürpriz olmasın. Tarım ve Orman BakanıProf. Dr. Vahit Kirişci bunun ipuçlarını vermeye başladı.
Tarım Kanunun 19. maddesinde yer alan fark ödemesi desteğinin diğer destekleme araçlarından daha ön planda olacağı, özellikle stratejik ürünlerde çiftçinin gelirini koruyan bir sistemin kurulacağı duyumlarımız arasında. Girdi maliyetlerinin artışı karşısında kazanç yok oldu. Özellikle kuru tarım yapan çiftçilerimizin mağduriyeti çok daha fazla. Yeni destekleme siteminin temel önceliklerinden birisinin, girdi maliyetleri ne kadar artarsa artsın çiftçinin kazancını oransal olarak sabitleyen bir formülle bu kazancı korumak olması olası.
Tarımın finansmanı çok boyutlu bir konudur. Doğrudan desteklerin yanı sıra tarımsal krediler de tarım sektörünün üretim ve yatırım yapısında önemli bir faktördür. Özellikle 1950’li yıllardan sonra yoğun girdi kullanımının yaygınlaşması, girdi temin eden endüstrinin özelleştirilmesi ve piyasanın serbestleşmesi sonucu kredi kullanımı/ek finansman bir zorunluluk olmuştur.
Çiftçilerimizin finansman ihtiyacının bir bölümünü hal esnafından, girdi aldığı bayilerden, ürününü sattığı tüccardan veya krediyle traktör alıp eskisini satmak yoluyla karşıladığı düzen ve bu mecburi düzenin dayattığı ekonomik çıkmaz yine en çok üreticinin ayağına pranga olmaktadır.
Sürdürülebilirliğe yönelik yeni krediler
Ziraat Bankası’nın 12 Nisan 2022 tarihli basın toplantısında duyurduğu yeni tarım stratejisi kapsamında sunduğu yeni krediler hem kadınları, gençleri, kooperatifleri ve güneş enerjili sulamayı öncelemesi hem de katma değer sağlayacak bir üretime odaklanması açısından çok önemli ve takip edilmesi gereken bir konudur.
20 yıla yaklaşan tarımsal yayıncılığımda en çok duyduğum üretici serzenişlerinden biri, tarıma finans sağlayan tüm bankalar için geçerli olduğu dile getirilen “Üst mercilerde alınan kararların ve yaklaşımların yansımalarını şube düzeyinde göremiyoruz. Zorluk üzerine, zorluk, kesinti üzerine kesinti oluyor” şeklinde özetlenebilir.
Bu nedenle Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar’ın açıklamasında geçen “ulaşılabilir finansman” ifadesinin üzerinde durmak gerekir. Özel bankalara göre daha düşük maliyetli ve faiz destekli kredilerin daha ulaşılabilir olması mevcut kaynağın tabana yayılmasını sağlayacak en önemli unsurdur. Yoksa yukarıda ifade ettiğim pranga ağırlaşmaya devam edecektir.
Bir gecede buhar olan desteklerin yerine umarız kısa zamanda açıklanacak gelir garantili destekleme modeli ve sürdürülebilir, ulaşılabilir, daha düşük maliyetli finansman yöntemleri uygulanır.