Süleyman Karan
İklim krizinin faturasını en ağır ödeyecek bölgelerden biri Akdeniz Havzası ve Türkiye de işte bu havzada! Güney Avrupa, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika ülkeleri bu krizden en çok etkilenecek ülkeler. Bu konuda acil bir eylem planı hazırlanmaz, ürün yelpazesi gözden geçirilip, bölgelere özgü bir üretim planlaması yapılmazsa Türkiye tarımı çok ciddi bir darboğaza girebilir.
Küresel iklim krizi, Rusya-Ukrayna savaşı, Covid-19 pandemisinden bu yana küresel tedarik zincirindeki kopmalar, küresel enflasyon ve durgunluk beklentisi ve spekülasyonlar, tarım sektörünü olumsuz yönde etkiliyor. Bu zincirleme etkiler sebebiyle, gıda fiyatlarındaki artışlar da ciddi oranlarda devam ediyor. Ne yazık ki, Türkiye, tarım sektöründeki yapısal sorunlar ve tarım politikalarındaki yanlışlıklar sebebiyle, bu alanda da, pek çok alanda olduğu gibi negatif ayrışıyor.
Küresel ekonomik sistemde, ‘tarımda kendi kendine yeterli bir ülke’ olmak bazıları için bir övünç kaynağı belki olabilir ama bu anlamlı bir yaklaşım değil, baştan söyleyeyim. Zira hem tüketicinin ürün çeşitliliği beklentisi, hem beslenme modellerinin değişmesi hem de fiyat/kalite ve fiyat/fayda dengeleri açısından, tarımda otarşik bir model artık mümkün değil. Ve her tarımsal bitkiyi üretme imkânına sahip bir ülkeden söz etmek de imkânsız. Yani konuyu bu düzeyde tartışmak pek de anlamlı değil. Ancak tarımsal üretim için gerekli girdilerde yüksek oranda dışa bağımlılık, çok ciddi bir olumsuzluk ve Türkiye tarımı bu olumsuzluğun etkilerini ciddi bir biçimde yaşıyor. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) bunu doğrular nitelikte…
GİRDİLERDEKİ ARTIŞ ÜRETİMİ KRİZE SOKUYOR
Tarım sektöründeki temel girdi kalemlerindeki artış çok yüksek düzeylerde… Tarım-GFE’de, 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 5.51, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 67.77, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 123.72 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 61.54 artış gerçekleşti. Mayıs 2022 verilerine göre, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar yüzde 236.45 ile gübre ve toprak geliştiriciler, yüzde 184.42 ile enerji ve yağlar. Yani olmazsa olmaz temel girdiler. TÜİK’in ‘daha düşük değişim görüldü’ diye sunduğu veriler bile yüzde 30’un üstünde… Yıllık artışın TÜİK’e göre ‘düşük’ olduğu alt gruplar yüzde 32.06 ile veteriner harcamaları, yüzde 45.53 ile tohum ve dikim materyali oldu. Tüm bu oranlara baktığımızda, Türkiye tarımının nasıl bir çıkmazda olduğu çok açık biçimde görülüyor.
TARIM KRİZDEYSE GIDA FİYATLARI DA UÇAR
Ekonominin en basit kuralıdır, bir ürün ya da hizmeti arz etmek için gerekli olan girdilerin fiyatları artarsa o ürünün fiyatı da en az aynı oranda artar! Ve doğal olarak Tarım-GFE’deki artış, Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ne (Tarım-ÜFE) yansır. İşte sonuç… Tarım-ÜFE’de, 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 5, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 108.78, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 157.89 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 79.39 artış gerçekleşti.
Sektörlerde bir önceki aya göre, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 2.66 azalış, tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 4.78 artış ve balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 25.09 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 1.02, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 4.94 ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 7.29 artış gerçekleşti.