Serpil Kurtay
Kimilerine göre varlığı bile şüpheli olan bir il Bilecik… Arkadaş ortamlarında, karikatürlerde, sosyal medyada hakkında birçok espri üretilen Bilecik; göletleri, şelaleleri, yayları ve daha birçok güzelliğiyle yavaş yavaş doğaseverlerin gözdesi hâline geliyor.
– Nerelisin?
– (Sakin bir şekilde) Bilecik.
– Urfa, Birecik mi?
– (Sinirlenmeye başlıyor) Hayır, Bilecik!!!
– Bozüyük, Bilecik mi?
– (Daha da sinirlenerek) Hayır, Bozüyük Bilecik’in ilçesi…
– İl mi orası?
– (Aşağılandım, dur ben onu ezeyim ruh hâliyle) Osmanlı bile Bilecik’te kurulmuş, nasıl bilmezsin?
Bilecikliyse, “nerelisin?” sorusunun devamında bu diyalogları yaşamayan yoktur herhâlde… Böyle sürer gider… Yozgatlılar kadar olmasa da hakkında epey espri üretilmiş bir ildir Bilecik. Özellikle Umut Sarıkaya’nın karikatürleri pek meşhurdur. Bilecikli olduğunuzu bilen arkadaşlarınız, ilk kez kendi yolluyormuş gibi size bu karikatürleri yollar. Hâlbuki bilmez ki ezberlemişsinizdir. Belirli aralıklarla mesaj kutunuza düşer… Bir de Ekşi Sözlük’teki “bilecik diye bir yerin aslında olmaması” başlığı vardır. Buyrun linki buraya bırakıyorum. Eğlenmek ve sonrasında da Bilecikli arkadaşlarına yollamak isteyenler bakabilir.
DÖRT BÖLGEDE TOPRAĞI OLAN TEK İL
Bilecik’in bırakın nerede olduğunu, varlığını bilmeyenlere bunu ispat etmek isteyen Bileciklilerin argümanları da genelde aynıdır. Yazının girişinde bahsettiğimiz gibi, Osmanlı’nın kurulduğu yer olması ilk cevaptır. İkincisi, dört bölgede de toprakları olan tek il olması… Gerçi şöyle bir durum da var: Her ne kadar Bilecik’in nerede olduğunu bilmeyenler çoğunlukta olsa da buna tezat bir şekilde Bilecik’te askerliğini yapanların sayısı da azımsanmayacak derecededir. Ben çocukken (‘90’lar başı) Bilecik’in nüfusu yirmi bin bile değildi (şu anda 228.334) ve ildeki asker sayısının yedi bin civarında olduğu söylenirdi. Dolayısıyla kız çocuklarının hafta sonları dışarı çıkması yasaklanırdı. Bu askerlerin de zaten pek güzel anıları yoktur Bilecik’te. “Batı’nın sürgün yeri” diye anıldığını çok duymuşumdur. Bakın bu satırları yazarken nasıl hatırladığıma inanamadığım bir mâni geldi aklıma:
İstasyonda tuz bitmez
Bilecik’te kız bitmez
Bilecik’in kızları
Olur olmaza gitmez.
Bu mâninin lanetinden midir bilmiyorum bizim zamanımızda Bilecik’in “evde kalmış” kızları meşhurdu. Günümüzde ise “evde kalmış” erkekleri!
11 PLAKALI ARABA GÖRÜNCE SEVİNMEK
Eskiden yaşamak için Bilecik çok talep görmüyordu. Özellikle gençler küçük şehir baskısı, eğlence hayatının olmaması ya da okuma gibi nedenlerle büyük şehirlere gitme peşine düşüyordu. Düşünün ben üniversiteye hazırlanırken dershane bile yoktu (1994) ve her hafta sonu Bursa’ya gidiyordum. Son zamanlarda şehir yoğun göç alıyor ve yeni açılan fakülteler sayesinde öğrenci nüfusu artıyor. Bu durumda eski evler yıkılıp apart tipi yapılar artmış olsa da 1990’larda bile kadınların gidebildiği barların sayısı şu anda sıfır. Birkaç içkili restoran var sadece. Neyse yazıya başlarken amacım, Bileciklilerin bizzat yaşamaktan sıkıldığı ya da hayatları boyunca çok duydukları bu satırları yazmak değildi. Asıl amacım, başka şehirde 11 plakalı araba gördüğünde, kırk yılda bir “Bilecik” adı haberlerde geçtiğinde mutlu olan Bileciklileri daha da mutlu etmek; Ekşi Sözlük’ün aksine Bilecik diye bir yerin aslında olduğunu ve çok da güzel olduğunu sizlere anlatabilmek…