Nikaragua’nın gıda egemenliği modeli, Sandinist devrimin mihenk taşı olması bakımından incelenmeye değer. Bu model, doğal çevreyi yok edip açlık düzeylerinde geniş uçurumlar yaratan endüstriyel gıda zincirine tamamen zıt bir gıda üretim sistemine işaret ediyor.
Gıda güvencesi her hükümetin en önemli gündemi olmalı. Buna rağmen, dünyada açlık, 2014 yılından bu yana giderek artıyor. 2019 yılında, dünyada yaklaşık 750 milyon insanın, yani her on kişiden birinin, ağır düzeyde gıda güvencesizliğiyle karşı karşıya olduğu değerlendirildi. Covid-19’un küresel gıda tedarikine etkileriyle birlikte, bu sayının 10 yıldan daha kısa bir süre içerisinde 840 milyona yükselmesi bekleniyor.
Küresel Açlık Endeksi (GHI), dünya ülkelerindeki açlık düzeylerini belirlemek için Birleşmiş Milletler ve diğer çok taraflı ajansların verilerini kullanıyor. Düşük düzeyden (Seviye 1) aşırı endişe verici (Seviye 5) düzeye kadar beş açlık seviyesi bulunuyor. Bu endekste Nikaragua’nın açlık skoru, “orta açlık düzeyinde”, yani seviye 2’de. Neoliberal yönetimin zirveleri olan 2000 yılında ise ülke, “endişe verici açlık düzeyi” olan seviye üçteydi. 2006’da FSLN seçildiğinden bu yana, açlık hızla azalıyor. Endekse göre ülkede genel olarak açlık düzeyinde yüzde 40,8’lik bir azalma söz konusu. Nikaragua, BM’nin yetersiz beslenmeyi yarı yarıya azaltmaya yönelik Milenyum Kalkınma hedefini yakalayan 38 ülkeden biri durumunda.
Bu, tek taraflı yaptırımlar altında olan sosyalist bir ülkede daha da etkileyici bir başarı olarak kayda geçiyor. Venezuela’dan da anlaşılabileceği üzere, yaptırımların açlık üzerine ağır etkileri bulunuyor. Zira Venezuela, GHI endeksinde, Latin Amerika’daki en yüksek açlık düzeyi olan seviye üçte yer alıyor. Venezuela’daki temel mesele gıda ithalatı: Venezuela tükettiği gıdanın yaklaşık yüzde 70’ini ithal ediyor. Ve bu da, ABD ve AB tarafından dayatılan ambargolara karşı ülkeyi savunmasız bırakıyor.
Sosyalist Küba da, şimdilerde aynı meseleyle karşı karşıya. Küba’da açlık seviyesi on yıllardır gözle görülür bir şekilde düşük olmasına rağmen, gıda ithalatına bağımlılık ülkenin peşini bırakmıyor. Küresel gıda fiyatları pandemi nedeniyle yüzde 40 arttı ve gıdasının yaklaşık yüzde 70’ini ithal eden Küba, ambargo altında halkı için yeterli kaynak yaratma mücadelesi veriyor. Sonuç olarak, Küba hükümeti tedarikleri karne ile dağıtmak zorunda kalıyor.