Avrupa’ya yapılan çipura ve levrek ihracatı büyük bir riskle karşı karşıya. Sektör temsilcileri, AB’nin açtığı antidamping davasında ellerini güçlendirmek için çipura ve levreğe verilen desteğin kaldırılmasını istiyor.
İZMİR – Üretim ve ihracat artışında sağladığı gelişme ile son yılların gözde sektörlerinin başında gelen su ürünleri, AB’nin açtığı anti-damping soruşturmasında elini güçlendirmek için devletin verdiği desteği geri çekmesini istiyor. AB’nin, Türk çipura ve levreğine kilogramda verilen 85 kuruşluk desteğin Danimarka ve Polonya’daki üreticileri zarara soktuğu gerekçesiyle anti-damping soruşturması açtığını hatırlatan sektör temsilcileri, 7 Ocak’ta Brüksel’de görülecek davada ellerini güçlendirmek adına Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan bu desteği acilen kaldırılmasını talep ediyor.
Türkiye’nin yüzde 95’i Avrupa’ya olmak üzere yıllık 380 milyon dolarlık çipura ve levrek ihracatında büyük bir riskle karşı karşıya olduğunu belirten Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, bunun AB’nin Türk çipura ve levreğine açtığı anti-damping soruşturmasından kaynaklandığını hatırlattı.
Kızıltan, 7 Ocak’ta Brüksel’de görülecek davada Türkiye’nin AB’ye çipura ve levrek ihracatına vergi riski bulunduğuna dikkat çekerek, sektörün tüm bileşenleri olarak bu soruşturmada Türkiye’nin elini güçlendirmek için bakanlığın çipura ve levrek için verdiği desteği yılbaşına kadar kaldırmasını talep ettiklerini açıkladı.
Hiçbir desteğin sürekli olamayacağını, bakanlığın da son 10 yılda verdiği desteklerle Türkiye’nin su ürünleri üretiminin 10 bin tondan 100 bin tona getirildiğini vurgulayan Kızıltan, “Şu an sektörümüzün en acil ihtiyacı çipura levrekte desteklemenin kalkması. Danimarka Akuakültür Örgütü’nün şikayeti ile AB 2014’te Türkiye’de alabalık üreticilerine anti-damping ve anti- sübvansiyon soruşturması açtı. Anti-dampingte bir şey çıkmadı ama anti-sübvansiyonda firmalarımız ceza yedi. AB Komisyonu alabalığa yüzde 9 vergi koydu. Avrupa’ya 25-26 bin ton alabalık ihracatımız var ama esas ihracatımızı çipura ve levrek oluşturuyor. Türkiye’de çipura ve levreğe 250 tona kadar kilogramda 85 kuruş, 250 ton ile 500 ton arası kilogramda 42.5 kuruş destek veriliyor. Bakanlığın bu desteği kaldırmasını istiyoruz. ‘2015’te çipura ve levrek desteğini kaldırdım’ dese ve bunu yılsonuna kadar açıklasa bile yeter” şeklinde konuştu.
‘Doğrudan desteklerin kaldırılmasını istedik’
Büyük kısmı Avrupa’ya satıldığı için İhracat Sektör Kurulu’nun da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’den bu desteği kaldırmasını istediğini hatırlatan Kızıltan, “Biz de geçtiğimiz hafta sonu acil olarak bakanlığa desteğin kaldırmasını talep eden mesajımızı gönderdik. Desteklerde format değişikliğine gidilerek, ihracatçı birlikleri üzerinden iyi tarım uygulamaları gibi kalite artırıcı faaliyetler desteklenebilir. Çipura ve levrekte olduğu gibi doğrudan desteklemeler bir an önce kaldırılmalı” diye konuştu.
Yeni pazar Angola’ya odaklandık
Kızıltan, 86 ülkeye su ürünleri ihraç eden Türkiye’nin, ülke sayısını 100’e çıkarmayı hedefl ediğini söyledi. Son olarak Angola’ya odaklandıklarını aktaran Kızıltan, “Angola kişi başına 24 kilogram balık tüketiyor. Kilogramı 34 dolar ile çipuranın dünyada en pahalı satıldığı ülke. Önümüzdeki yıl Brezilya’ya Güney Afrika’ya gideceğiz” dedi.
Kamu spotu ile tüketim artırılacak
Balık tüketimi artırmak için televizyonlarda kamu spotu yayınlatacaklarını söyleyen Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Can Yamanyılmaz da, sektöre doğrudan destekler yerine THY’nin kargo nakliyesinde pozitif ayrımcılık yapması gibi destekler sunulmasını istedi. Yamanyılmaz, “THY’nin gittiği her yere gidiyoruz. Ülkeler ihracatçılarına navlun desteği verebiliyor. Doğrudan destek kalksın ama THY fiyat konusunda sektörümüze pozitif ayrımcılık yapsın. Türkiye’nin toplam ihracatının kilogram değeri 1.4 dolar, balık ihracatında ise bu rakam 5.85 dolar. Bölgemizdeki istikrarsızlık yüzünden Ortadoğu’ya yıllık 100 milyon dolarlık ihracatımız 40 milyon dolara düştü. Suriye, Ürdün gibi Ortadoğu’da 10 yakın ülkeye girebilirken, şimdi haftada bir feribotla Lübnan’a girebiliyoruz” şeklinde konuştu.
Hâlâ ‘çiftlik mi, deniz mi?’ diyoruz
Avcılık dahil su ürünleri sektörünün toplam büyüklüğünün yaklaşık 5 milyar dolar seviyesinde olduğunu belirten Su Ürünleri Tanıtım Grubu Başkanı Melih İşliel de “Bütün dünya ürünlerimizi beğeniyor. Ama Türkiye’de, ‘bu balık çiftlik mi, deniz mi?’ tartışması var. Rusya her yeri okyanus olmasına rağmen Türkiye’nin balığını tercih ediyor. Dünyada 5 günlük taze ürünü rafa koymak büyük beceri isterken, Türkiye’de günlük balık sunuyoruz” diye konuştu.
Sektöre yabancı fon ilgisi artıyor
Sektörün yabancı fonların yoğun ilgisi altında olduğunu söyleyen Ege Su Ürünleri Ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Aksoy da şu bilgileri verdi: “2013’te yabancı bir yatırım fonu Uğurlu Grubu’nun Kopuz şirketinin yüzde 100’ünü satın altı. Avrupa Yatırım Bankası, Dünya Bankası’nın da sektörümüze ilgisi var. Kuveytli bir yatırım fonu Kılıç Balık’ın yüzde 20’ini aldı. Japonya, Avrupa, ABD orijinli fonlar sektörümüzü çok yakından takip ediyor. Norveçli bir firma Türkiye’de ağ üretiyor. Sektör tedarikçileri yurtdışından yatırımcı çekiyor. Global olarak potansiyeli çok yüksek bir sektörüz.”
‘Türk toplumu balıktan bihaber’
Su Ürünleri Tanıtım Grubu Danışmanı Alev Özger de, Türkiye’de toplumun balıktan bihaber olduğunu belirterek, “Hemen yakınımızdaki erişebilieceğimiz bu ürünü değerlendirmeliyiz. Önce veb sitesi yaptık. Nasıl yapacağını bilmeyenler için yemek kitabı yaptık. Özellikle dünyanın her yerinde uygulanabilecek tariflerden seçtik. Ama anladıkki bu iş bir tanıtım işi. Şimdi sistematik bir tanıtım çalışması yapıyoruz. 16 tadımlı fuara katıldık. Kamu spotumuz da RTÜK onaylar onaylamaz başlayacak” şeklinde konuştu.
Hamsi somona karşı, somon ithalatı kaygı verici
Norveç somonunun iç piyasada artan tüketiminin önemli bir sorun olduğunu belirten Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, “Kendi balığımızı somona karşı destekleyecek bir kampanya başlatıyoruz. Hamsinin protein miktarı yüzde 73, somonun ise yüzde 40 seviyelerinde. Ancak, Norveç Hükümeti’nin de desteği ile son zamanlarda Türkiye’de kültür balıkçılığı tukaka, somon balığı ise sağlıklı diye propaganda yürütülüyor. Bu üretimimizi düşürebilir. 4 bin tonla başlayan somon ithalatı şu an 6.5 ton. Norveç’in ikinci büyük ihracatçısı da Türkiye pazarına girdi. Önümüzdeki yıl somon ithalatının 10 bin ton olacağı tahmin ediliyor. Somon İspanya’ya 5 bin tonla girdi ve yıllık 35 bin tona çıktı. Yılda 250 bin ton balık tüketen Türkiye’de de somon ithalatının artması kaygı verici” dedi.
Akdeniz potansiyelini kullanamıyor
Akdeniz’in potansiyeli olmasına rağmen su ürünleri yetiştirecek tesisler bulunmadığına dikkat çeken Su Ürünleri Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Abdülkadir Yeniçıkan, “İzinlerin alınması engellendiği için balıkçılık Akdeniz’de çok geri kaldı. Akdeniz’in 60 milyon dolarlık ihracatı var. Bunun da çoğu Ege’den alınan balığın ihraç kayıtlı Lübnan’a satılmasından. Kendi üretimimiz yok. Bu tesislerin şimdi kurulması maddi olarak olanaksız. Karaburun’da bir tatil sitesinin hemen önünde balık çiftliği görebiliyoruz. Mersin’de çok yararlı olacak bir balıkçı barınağı için tüm izinler alınmıştı, Ticaret Borsası, Deniz Ticaret Odası, belediyeler ‘buraya istemeyiz’ dediler. Niye karşı olduklarını bize izah edemediler. 2015 yatırımı gitti” diye konuştu.
İhracatçıların yüzde 95’i üretici
DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, geçen hafta cuma günü su ürünleri ihracatçıları ile gerçekleştirdiği toplantıdan sonra Karacabey TİGEM tesislerinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in gazete yöneticileri ile yaptığı toplantıya katıldı. Yayın Yönetmenimizin sorusu üzerine Bakan Eker’in, kültür balıkçılığına verilen desteği kaldırmaktan yana olmadığını belirterek, “Desteklerden şikayetçi olanlar balık ihracatçıları” şeklinde açıklama yapmasını değerlendiren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, su ürünleri sektöründe ihracatçıüretici diye bir ayrımın mümkün olmadığını, çünkü ihracat yapan firmaların yüzde 95’inin üretici olduğuna dikkat çekti. Sinan Kızıltan, “Biz ürettiğimiz balıkları ihraç edemezsek, iç piyasaya vermek zorunda kalacağız. Bu da içeride fiyatları aşağıya çekecek. İç pazarda tüm üreticiler zarar edecek” şeklinde açıklama yaptı.
http://www.dunya.com/