Pek çok insan için gün bir fincan kahve içmeden başlamaz. Sabah kahvesi tüm dünyada en yaygın alışkanlıklardan biri. Nedenlerinden biri -kendine has tadı, kokusu ve ritüeli bir yana- içerdiği kafein elbette.
Modern tıbbın kurucularından Paracelsus’un ünlü sözü kafein için de geçerli aslında: “İlacı zehirden ayıran, dozudur.” Yüksek dozlarda ölümcül olabilen kafeinin, düşük dozlarda verimliliği artırdığı, demansı engellediği, libidoyu yükselttiği ve iştah kontrolünü kolaylaştırdığı da belirtiliyor. Kafeinin uyarıcı etkisi dolaylı yoldan hücresel düzeyde yavaşlamaya izin vermeyerek gerçekleşiyor. Bazen yavaşlamaya izin vermek iyidir.
Kahveyle özdeşleşen, biyoaktif bileşik kafein hakkında en sık duyduğumuz efsaneler ve bilimsel gerçekler:
1.Kafein bağımlılık yapar
Aslında kafeinin kendisi uyarıcı bir madde değil; her hücrede bulunan ve enerji üretimini yavaşlatan mekanizmayı bloke ediyor. Yani yavaşlamaya izin vermeyerek hızlandırıyor.
Uyarıcı etkileri nedeniyle kafeinle ilgili akla ilk gelen soru bağımlılık. Düzenli kafein tüketimi insanda bağımlılığa değil bağışıklığa neden olur. ‘Kafein toleransı’ denen bu durumda kafeinin enerji veren, yorgunluğu azaltan etkileri neredeyse kaybolur.
Araştırmalarda, günde 3 defa 300 miligram kafein alan birinin 18 günde kafeine bağışıklık kazanacağı ve uyarıcı etkisinin yüzde 5’in altına düşeceği tespit edilmiştir. Daha düşük dozlarda bağışıklık daha geç ortaya çıkabilir ama mutlaka çıkar.
Bir kahve tiryakisi kafein almaz veya dozu azaltırsa yorgunluk, baş ağrısı, odaklanma güçlüğü gibi fiziksel belirtiler hisseder. Bağımlılıkla karıştırılmasının sebebi, yoksunluktaki bu geçici fiziksel belirtilerdir.
İyi haber şu ki kafein toleransı geri dönüşümlüdür. Kafein tüketimine yedi ila 10 gün süreyle ara verildiğinde uyarıcı etkileri yerine gelir.
2. Ayılmak için kalkar kalkmaz kahve içmek gerekir
Eğer sabah kalkınca ayılamıyorsanız ve ilk aradığınız şey sert bir kupa kahveyse sirkadiyen ritim hormonlarınızın mutlaka kontrol edilmesi gerekir.
Sağlıklı bir sirkadiyen ritimde uyanıklığı sağlayan kortizol hormonu sabah erken saatlerde zaten tepe noktaya ulaşır, yani bu süreçte başka uyarıcıya ihtiyacımız yoktur. Ek uyarıcılar kortizolü daha da artırıp anksiyete, çarpıntı veya mide sorunlarına, hatta uzun vadede bağışıklık sistemi bozukluklarına neden olabilir.
Uyandıktan iki üç saat sonra ve akşamüstü saatlerinde ise kortizol düzeyi düşer, işte bu saatler kahve için idealdir. Sabah kahvenizi biraz erteleyerek daha fazla enerji verdiğini görebilirsiniz.