Serpil Yılmaz
Denizli’nin Güney ilçesinde, kardeşleriyle Pamukkale Şarapçılık’ın temellerini atan Yasin Tokat’ın 60 yıllık mesleki kariyeri, tarım-sanayi-ticaret işbirliğine örnek oluşturuyor.
Tokat, “Burada yetişen şaraplık üzümün kilosu 44 liraya kadar alıcı buldu. Canımız yandı ama çiftçi kazandı. Aylık kazancı 30 bin liraya kadar yükselen bağcı oldu. Denizli Valisi’ne (Ali Fuat Atik) sözleşmeli 101 çiftçimizin Denizli’den daire aldığını söyledim. O da ‘Ölü yatırım’ dedi. Ben de ‘Çiftçiyi yatırıma yönlendirmek devletin işi’ dedim” diye anlatıyor.
Tokat; kendi “kırsal kalkınma” formülünü şöyle anlatıyor:
“Denediğimiz 20-30 çeşit üzümden, hangileri iyi verim veriyorsa, onlarla devam ettik. Genç bağlar oluştu. Türkiye’de 185 şarap üreticisinden 80’i butik üretici. Denizli’den alıp, piyasaya girdiler.”
Pamukkale’nin 2’nci nesil yöneticisi Selda Tokat’ın girişimiyle, bundan 13 yıl önce üretimine başlanan Sava markalı şarapların, yalnızca kendi marketlerinde satıldığını söyleyen Carrefoursa İcra Kurulu Üyesi Murat Dinçer, ilk 9 ayda şarap satışlarından elde edilen 350 milyon lira cironun, 100 milyonunun Sava’dan geldiğini vurguluyor.
Türkiye’de bağların yüzde 70’inin ekonomik ömrünü doldurduğunu söyleyen Şarap Dostları Derneği Başkanı Dilek Bil, “Son 10 yılda şarap üretimimiz yüzde 43 arttı ancak yıllık ihracatımız 10 milyon dolar eşiğine takıldı” diyor.
Toprak var, çitçi var, üretim var; devletin stratejisi yok!
Esnaf “markete” girdi
31 yıllık Carrefoursa İcra Kurulu Üyesi, Yatırım, Bayiler ve Satın Almadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bulut Batum ile Güney ilçesindeki bağları dolaşırken telefonuna 2 bayi talebi daha iletildi.
Temel tüketim malları pazarından yüzde 40 civarında pay alan “zincir market” sisteminde, 2020 yılında ilk kez bayilik uygulaması başlattılar.
Batum, “Toplam 850 mağazamızın bulunduğu 43 ilin 29’unda, 150 esnaf Carrefoursa bayisi oldu. Bu yıl içinde açılacak 250 mağazanın yalnızca 50’si kendi yatırımımız olacak. Önümüzdeki üç yılda bayi sayımızı bine çıkartmayı hedefliyoruz” diyor.
Yerel bakkalın, manavın dilediğinde yerel ürünü de rafına koyabileceğini, satacağı ürün tercihinde serbest olduğunu söyleyen Batum’a “Tüketiciye bayilik sisteminin faydası nedir?” diye soruyorum.
Yanıtı şu oldu:
“Tedarik aşamasında büyük miktarlarda satın alma imkanımız oldu. Ürünün yanı sıra, lojistik ve pazarlama maliyetleri düşüyor. Üreticiden rafa gelene kadar yüklenen maliyeti azaltarak, rekabetçi bir fiyat yakalayabiliyoruz.”
Son 30 yıldır yükselen zincir market piyasası karşısında rekabet edemeyen mahalle esnafı zaten kepenkleri indireli çok olmuştu.
1980’lerde uluslararası sermayeye açılan “market” pazarı, enflasyon canavarı hortlayınca esnafı hatırlar oldu.
Market harcamalarını kısarak semt pazarlarıyla rekabet eden üç harfli ucuzluk marketlerinin en büyük avantajı, açtıkları çok sayıda şube ile üretici üzerinde “satın almadan” gelen güçlerini kullanmaları…