Vedat Milor
İki hafta önce Söğüt’te Manzara lokantasında birlikte yemek yerken Besim Hatinoğlu birden “Burası benim için bir destinasyon lokantası” dedi. Ben de “Aynı fikirdeyim” diye yanıt verdim. Sonra da destinasyon lokantası nedir diye konuşmaya başladık. Aklıma bu yazıyı yazmak geldi.
Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse; eğer ben seyahat planımı her şeyden önce bir lokantada yemek yeme üzerine kuruyorsam orası destinasyon lokantasıdır. Benim yaşamımda böyle oluyor. Örneğin, Bar FM ya da L’Ambroisie. İlki Granada’da, ikincisi Paris’te.
Çok sevdiğim L’Ambroisie, Paris’in en ünlü restoranlarından biri.
İkisi de güzel ve tarihsel açıdan zengin. Ama ben Granada’ya her şeyden önce Bar FM’de yemek için gidiyorum. Alhambra’yı da görmek isterim tabii oraya gitmişken ama asıl hedef destinasyon lokantası, Alhambra değil. Keza Paris’te her çeşit müze var, şehir yaşayan tarih, Seine Nehri civarında gezi çok romantik, falan filan… Ama özellikle kış aylarındaysak benim burnumda tüten L’Ambroisie’nin yabankuşları böreği veya siyah trüf feuillete’si (o da börek). Tamam Louvre-Mouvre önemli müzeler ama biri bana “Tam saat 20.00’de gel, Louvre Müzesi’ni senin için akşam açacağız, doya doya gezeceksin” gibi bir teklif yapsa ve benim aynı saatte L’Ambroisie rezervasyonum varsa ne mi yaparım? Cevabı belli!