Jale Özgentürk
Çiğ fındığın kilosu 150, incirin 100, kayısının 70, üzümün 35 TL. Zeytinyağında ise yeni sezonda litre fiyatının 150 TL olacağı söyleniyor. Ekonomideki Türk modelinin faturasıyla artan maliyetler üreticiyi, fiyatlar tüketiciyi mağdur ediyor.
Türkiye sekiz aydır sonu belli olmayan bir ekonomik modelin pençesinde. Modelin görünür yüzü Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, “büyümeyi” seçtik diyor da başka bir şey demiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da enflasyon, gelir dağılımının alt üst olması, dövizdeki patlama gibi sorunların nedenini, “istihdamı” tercih etmekle açıklıyor.
Yaklaşık 70 milyon vatandaşı yoksulluk sınırının altına iten bu politikalar ne kadar istihdam yaratmış derseniz:
Türkiye İş Kurumu’nun verilerine göre geçen yıldan bugüne istihdam yaklaşık 2.5 milyon kişi artmış. Ancak Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı hala 8 milyon 387 bin.
Hükümetin tercihi ihracata dayalı büyümeden yana. Bu model de TL’nin değer kaybetmesi ile ucuz işçilik üzerine konumlanmış durumda.
Tüm ekonominin dengelerini sarsan modelde büyümenin faturasını ise en ağır vatandaş ödüyor. Resmi yüzde 79.6, bağımsız kuruluşlara göre 176.04 olan enflasyonun altında inim inim inliyor.
Erdoğan ve Nebati enflasyonda düşüş için sabır ve süre isterken en büyük felaket ise gıdada yaşanıyor. Yaz ve sonbahar ayları Türkiye’de meyve ve sebzenin bollaştığı, fiyatlarının düştüğü zamanlardı. Bu yıl ise artık yazı kışı kalmadı. Hiçbir üründe bolluk yaşanmadı, yaşanmayacak.
TANESİ 13 TL’YE İNCİR
Bugünler Türkiye’nin geleneksel tarım ürünleri incir, üzüm, zeytinyağı, kayısı ve fındıkta hasat zamanı.
Hasat fındıkla başladı. Üreticiye ortalama 54 TL taban fiyat verildi. Üretici fındıkta mazot, gübre, işçilik gibi maliyetlerini ancak karşılayacak. Bu taban fiyatla iç piyasaya girecek fındığın fiyatı ise 180-200 TL olacak.