Mehmet Yalçın
Denizli’nin zengin bağcılığı ve Çalkarası üzümüyle ünlü Çal ilçesi ucuz kitle şaraplarından sıyrılarak “kaliteye oynama”, Çal Bağ Yolu’yla da şarap turizmini başlatma çabasında…
Kalecik Karası, Papaskarası, Urla Karası ve Karasakız gibi Anadolu “kara”larından biri olan Çalkarası üzümü ve şarabıyla 90’lı yıllarda tanışmıştım. Gerçi o yıllarda Türkiye’nin en popüler roze şarabı olan Kavaklıdere’nin Lâl’i bugünkü gibi yine Çalkarası’ndan yapılıyordu ama pembe şarap pek popüler olmadığından üzümü de fark edilmiyordu. O yıllar, Denizli’deki Pamukkale Şarapları’nın şaşırtıcı bir başarısına sahne oluyordu. Bu alçakgönüllü üretici Kavaklıdere, Doluca ve Tekel gibi devlerin piyasadaki basıncına rağmen uygun fiyatlı düzgün şaraplarıyla kendine açtığı alanı her yıl büyütüyordu. Firmanın en çok satılan şarabı kırmızı Senfoni’yi tattığımda, bunun boşuna olmadığını anladım. Ağıza adeta bir avuç kiraz çiğnemişçesine yayılan meyvemsi lezzet, üzerlerine hafifçe karabiber serpilmiş gibi bir baharat dokunuşuyla renkleniyordu. Ağırlığı yörenin Çalkarası üzümlerinden olan şarap kupajına giren azıcık Güneydoğu Boğazkere’siyle ayrı bir çeşni ve karakter kazanıyor, içimine doyum olmuyordu. Fiyatı da ucuz olunca, böyle bir şarabın sevilmemesi imkânsızdı.
Çalkarası ile ilgili ikinci sürprizi yine Pamukkale’nin mahzenlerinde yaşadım. Firmanın patronu Yasin Tokat’la gezdiğimiz Türkiye’nin ilk yeraltı fıçı mahzeninde üzerinde 1980 yazılı tozlu şişelerden birini açmış, literatürde “Önemli bir üzüm değildir, dolgu malzemesidir. Yıllanmaya filan da pek gelmez” denilen Çalkarası’nın iyi bir rekoltede ve iyi işlendiğinde 20 küsur sene yıllanabildiğini de görmüştük.
Bu anılara uzanmamın nedeni ise, Denizli’nin Çal ilçesinin bu kara üzümünün, son günlerde yeni bir atağın eşiğinde olması…
Çal, önemli bir bağ bölgesi olduğunu ilçe meydanındaki üzüm toplayan kadın heykeliyle de hissettiriyor.
Şarabımızın yarısı Çal’dan
Son aylarda Çal’a üç kez uzandım, yöreye özgü Çalkarası’nın yanı sıra Ege’nin ünlü Sultaniye üzümünden de binlerce dönüm bağa sahip bölgede büyük bir hareket gözlemledim. İlk ziyaretim, Türk şarapçılığının “sessiz ve derinden giden” firması Küp’e idi. Çal’ın komşusu Bekilli’de 1959’da kurulan bu üreticimiz 7.5 milyon litrelik çok modern bir tesise taşınmış, tasarımını da şarap turizmine uygun düzenlemişti. Siyah mermer paneller, füme renkli duvarlar ve bakır kızılı mobilyalarla dekore edilmiş tesis, şık tadım salonlarıyla kasaba havasındaki bölgeden bir asır ilerideydi. Firmanın sahibi Asım Altıntaş yumuşak Çalkarası’nın daha tanenli Merlot’yla kupajlanıp dengelendiği Thia şarabını birlikte yudumlarken, müjdeyi de vermişti: