Mehmet Uluğtürkan
Elimde bir liste var.
İzmir’den Adana’ya, Balıkesir’den Bursa’ya kadar kapanan çiftlikler sıralanmış. Henüz kapanmayan işletmelerin karşısında da düşen kapasite notları var.
Tire’deki bir işletme, büyükbaş hayvan sayısını 300’den 115’e düşürmüş. Düzce’deki bir işletme, 200 hayvanının 120’sini kesimhaneye göndermiş.
Sivas, Antalya, Afyon, Kütahya, Amasya, Malatya, Çanakkale, Bursa, Edirne, İzmir’de onlarca işletme tamamen kapanmış.
Süt üretim çiftliklerinin tamamı zarar ediyor. Ayakta kalma mücadelesi verenleri de 7,5 TL’lik süt fiyatıyla sürdürülebilirliği mümkün gözükmüyor.
Bu çerçevede uluslararası bir süt-yem paritesi var. Yani yetiştirici 1 litre süt sattığında bununla 1,5 kg yem alabilmesi gerekiyor.
Türkiye bu pariteyi 1,3 olarak belirledi. Bununla ilgili karar 27 Haziran 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Şu an 1 litre süt satarak 1,3 kg yem alabilmek mümkün mü? Değil. Zira yine aynı yönetmelikte belirtilen 19 protein süt yeminin bugün itibariyle kg bedeli peşin 6,80 TL.
Ayrıca üreticinin tek girdisi yem değil. İşçilik ve enerji maliyetleri açıklanan enflasyonun üzerinde artmaya devam ediyor.
Ulusal Süt Konseyi, acil olarak süt fiyatlarını yeniden belirlemeli; ama onay, Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan çıkıyor.
Bakan Nebati, moderatörlüğünü yaptığım bir toplantıda Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru’nun bu sorunu ileten değerlendirmesine tuhaf bir açıklama yaptı.
“Süte yapılan zammın ardından yemciler fiyat yükseltiyor. Bu da enflasyonu artırıyor. O süt-yem paritesi de kanun değil. Parite değiştirilebilir” dedi.