Yılmaz Özdil
Koca Yusuf.
Efsane pehlivanımız.
120 kiloydu.
1.88 boyundaydı.
Hem cüssesi, hem lafı sözü dinlenen kişi masasında “koca” lakabıyla tanınıyordu.
Kırkpınar’da defalarca kemer taktı, organizatörler tarafından Avrupa turnesine götürüldü, minder güreşi yaptı, ne İngiliz bıraktı, ne Fransız, üç yıl boyunca rakip tanımadı, eze eze yendi, ABD turnesine götürüldü, 33 maç, 33 tuş, dünya güreş şampiyonlarını paspas yaptı, olağanüstü kuvvetliydi, sertti, rakiplerini kaldırıp ringten dışarı fırlatıyordu, Amerikan gazetelerinde “Korkunç Türk” diye manşet yapılıyordu, yurtdışında geçirdiği dört yılın sonunda yurda dönmeye karar verdi, New York limanından Fransız transatlantiğine bindi, rivayet o ki, güreşlerden kazandığı paraları altına çevirmişti, beline sardığı kemerde taşıyordu, yine böyle bir temmuz ayıydı, Atlas Okyanusu’nda İngiliz şilebiyle çarpıştılar, iki gemi de battı, 61 kişi sandallarla kurtulmayı başarırken, 667 kişi boğuldu, kayboldu, hayatını kaybedenler arasında Koca Yusuf da vardı.
★
Aradan 66 yıl geçti.
1964’de, dönemin en ünlü gazetecilerinden olan, pehlivan tefrikaları kaleme alan Murat Sertoğlu, “Koca Yusuf’un mezarı”nı yazdı!
Meğer, Amerikan güreş dergisi Wrestling’de bir haber yayınlanmıştı, o haberde Koca Yusuf vardı.
“Fransız bandıralı La Bourgogne transatlantiği Azor adaları açıklarında batmıştı, bir süre sonra Azor kıyılarına 20 ceset vurmuştu, cesetler arasında iki metre boyunda, belinde uzun kuşak bulunan bir kişi vardı, bu kişi Amerika’da güreşle ünlenen Koca Yusuf olabilir, bu cesetler adadaki kilisesinin bahçesine gömüldü” deniyordu.
Murat Sertoğlu, Amerikan dergisindeki bu haberi tercüme etti, “Yıllarboyu Tarih” isimli dergide yayınladı, “cihan pehlivanı Koca Yusuf’un kemikleri memleketine getirilmelidir” dedi.