Abbas Güçlü
Köy okullarının kapanması ülkemizde derin yaralar açtı.
Örneğin köy ve köylülüğü bitirdi.
Tarım ve çiftçilik öldü.
Kentlere akın oldu.
En önemlisi de üretim durma noktasına geldi.
Yakın bir zamana kadar hemen herkesin köyde bir akrabası olur, onlardan büyük bir erzak desteği olurdu.
Başka türlü kentlerde tutunmak mümkün olmazdı.
Köylerde sıkıntı yok muydu?
Elbette vardı ama okulların kapanmasıyla birlikte köy yaşamı hepten bitti.
Şimdi çok doğru bir karar alınarak köy okulları yeniden açılıyor.
Sevindirici hem de çok sevindirici bir durum ama doğru projelendirilmesi gerekir yoksa dağ fare doğurabilir.
Eminiz ki enine boyuna düşünülmüştür ama kırk yılın deneyimi ve birikimiyle bizler de birkaç öneride bulunmak isteriz.
İşte onlardan bazıları:
Okulların altyapı açısından şehir okullarından bir farkı olmamalı. Derme çatma binalarda değil, pırıl pırıl tertemiz binalarda eğitim öğretime başlamalı. Bu konuda gerekirse büyük bir kampanya başlatılmalıdır.
Köy okullarına kesinlikle yeni mezunlar atanmamalı ve görevlendirme ya da tayinler kesinlikle isteğe bağlı olmalı. Ücretli öğretmen ataması yapılacaksa da köy deneyimi olan emekli öğretmenler tercih edilmelidir.
Köyler bir cezalandırma ya da sürgün yeri değil onurlu bir mücadelenin en ön safları olmalı.
Gidenler her şekilde ödüllendirilmelidir.
Köylerde görev alacak her öğretmen toprak istiyorsa toprak, tohum istiyorsa tohum, küçük ya da büyük baş hayvan istiyorsa hayvan, kredi desteği istiyorsa sıfır faizle kredi desteği sağlanmalıdır.