Şehriban Kıraç
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, yaşanan ekonomik kriz hakkında değerlendirmelerde bulundu. Babuşçu, “Ekonomik ortam bu haliyle bir sene daha aynı şekilde devam ederse geniş halk kesimlerinin yaşamlarını nasıl sürdüreceği belirsizdir. Önümüzdeki dönem çok da ümit vaat etmemekte, sorunlar daha da artacak” dedi.
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, ekim ayına doğru üç haneli enflasyonu görme olasılığının yüksek olduğunu vurgulayarak, “Enflasyon şu anda ucu açık bir şekilde yükselmekte nerede zirve yapacağı ise merak konusu” dedi.
Yaşanan yüksek enflasyon döneminde firmaların finansal olarak ne durumda olduğunun henüz bilinmediğine dikkat çeken Babuşçu, “Bir süre sonra pek çok firmanın yaşadığımız ekonomik ortamda farkında bile olmadan zor duruma düşmesi kaçınılmaz olacak” ifadesini kullandı.
Faiz oranının ne olacağının en belirsiz konu olduğunu anlatan Prof. Dr. Şenol Babuşçu ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.
KUR ARTIŞI SÜRECEK
– Döviz kuru bir süre 14.50-14.80 bandında sabitlenmişti. Ama geçen haftadan itibaren tekrar yükselişe geçti. Kuru düşürmek için atılan adımlar ne derece doğru, kur tarafında ne tür riskler var bir öngörünüz var mı?
Türkiye’de kur ekonomi ile ilgilenen herkesin öncelikli konusu haline gelmiştir. Bu durum, doğrudan konuyla ilgili kişilerde olduğu gibi sıradan vatandaşta da böyledir. Kurdaki hareketler makro ekonomik dengeler açısından da önemlidir. Döviz kurları enflasyonun belirleyicilerinden biridir. Özellikle 2018 sonrası kurlarda bir dengesizlik durumunun giderek arttığını görüyoruz.
Burada yapmamız gereken temel tespit, kuru belirleyen esas faktörün ülkenin makro ekonomik dengelerinin durumu olduğudur. Ülkemizde 2018 sonrası kurdaki dengelerin bozulmasında dış konjonktürün yanında, içte de 2018 öncesi yıllarda başlayan ekonomik dengelerdeki bozulmalar ve ekonomik disiplinden uzaklaşma esas nedendir. Bu bozulmalar 2018 sonrası kuru etkilemiş, kurdaki oynaklık ise daha sonra ekonomik dengelerdeki bozukluğu daha da artırmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise döviz kurlarının, kendi dengeleri içinde değil alınan baskılayıcı önlemlerle sıçraması önlenmektedir.
Son günlerde ise kurda bir hareketlenme görülmektedir. Bu durum baskı ile kuru durdurmanın zorluğunu göstermektedir. Ayrıca enflasyonun geldiği seviye düşünülecek olursa TL’nin yabancı paralar karşısında reel olarak değer kazanmasına yol açtığından bir düzeltme zorunlu hale gelmekte ve bu yönde baskı artmaktadır. Alınan önlemlere baktığımızda Ülkemizde kuru düşürmeye yönelik atılan tek adım kur korumalı mevduattır. Bu ürün gerçek ve tüzel kişilerin dövize talebini azaltmaya ve tüketilmiş olan rezervleri güçlendirmeye yönelik atılmış bir adımdır. Ancak gerçekte kur sorununu çözebilecek bir adım değildir. Çünkü sürdürülebilirliği soru işaretidir. Kurun düzeyini belirleyen pek çok faktör vardır. Ülke ekonomisini kalıcı iyileştirici hiçbir şey yapılmazken kuru sadece bu ürün ve bunun alt kırılımlarını yaratarak, biraz da serbest kur sistemine uymayan uygulamalar getirerek kontrol altında tutmak mümkün değildir ve yaşadığımız yaklaşık 5 aylık süreç bunun gerçekleşemeyeceğini göstermiştir. Bu 5 aylık dönemde hedeflenen rezerv artışı sağlanamamıştır. Kur yükselmeye devam etmiştir. Enflasyon kontrol altına alınamamış tam tersine iyice kontrolden çıkmıştır.
Enflasyonda gerçekleşen yüksek oranlar hedeflenen düşük değerli rekabetçi kur olgusunu ortadan kaldırmaktadır. Nitekim bir yıl öncesine göre kur artışı ile yıllık enflasyon oranları birbirine yakındır ve bu da kur üzerinde baskı yaratan bir durum haline gelmiştir.