Hüseyin Öztürk
Dünkü yazımızda şöyle demiştik:
“Şimdi tarım konusunda geçmişe kısa bir yolculuk yapalım. Sonra söyleyeceklerimiz var onları paylaşalım”.
Bayram vesilesiyle tarım ve hayvancılığın yapıldığı beldeleri görme imkânımız oldu. Tarımla ve hayvancılıkla uğraşan insanlarımızla sohbet ettik.
Bir kere şunu peşinen söyleyelim. Devletimizin tarım ve hayvancılık konusundaki canhıraş çabası, her türlü takdirin üzerindedir. Bu ifademi yanlış yorumlayanlar olabilir. Onlara takılmayalım ama şu kadarını da söyleyelim.
Böyle kimseler, devletin tarım ve hayvancılık teşviklerinden üst düzeyde yararlanan ve sürekli ‘yetmiyor’ diyen hırslı ve bencil zengin kimselerdir. Yani teşvike ihtiyacı olmayanlar.
Devletimizin tarım ve hayvancılık desteğiyle çalışan çiftçilerimizin en büyük şikâyetlerinden birisi, yüksek ücrete rağmen çalışacak insan bulamamaları yönündedir.
Bir örnek: Sigorta, barınma ve yemek hariç, 5500 TL’ye çoban bulunmuyor.
Tarım ve hayvancılıkta her türlü modern tarım aletinin bulunduğu ama üzerine çıkarak çalışacak kimselerin yokluğundan dem vurulmakta.
Köylerden şehirlere “tembel göçü” denilen bir göçten söz edilmekte! “Devlet versin biz yiyelim” diyenlerin sayısının arttığı söylenmekte!