İrfan Yalın
Balık tutma uğraşı, tutulan balıkların masaya gıda olarak taşınması dışında insanlık tarihinin başlangıcından beri popüler bir eğlence de olmuş.
Balık tutmak, atalarımızın doğada var olduğundan beri beslenmek için bildiği bir uygulama. Bu konuda yapılan araştırmalarda gördüm ki, Neandertaller bile 200 bin yıl önce balık tutuyorlarmış. Doğu Asya’da yaşayan Tianyuan insanının 40 bin yıl önce, yani Üst Paleolitik çağın başlangıcında balık tuttuğu bilimsel verilerle kanıtlanmış; bulunan kalıntıların izotopik analizinde düzenli olarak tatlı su balığı tükettikleri anlaşılmış. Kazı alanlarından çıkan kabuklu deniz canlıları, balık kılçıkları ve mağara resimlerine yansıyan çizimler deniz ürünlerinin hayatta kalmak için her dönemde önemli olduğunu göstermiş. Denilen o ki, Afrika’da balıkçılık, insanlık tarihinin çok erken dönemlerinden beri yapılan yaşamsal bir faaliyet olmuş.
Yapılan arkeolojik kazı çalışmalarından çıkan sonuçlara göre on binlerce yıl önce yaşayan atalarımız balık yakalamak için çok sayıda farklı ilkel araçlar tasarlamışlar, akıllarını kullanarak yöreye ve o coğrafyadaki balıklara özgü av metotları geliştirmişler. Daha fazla balık yakalamak için sepet kullanan, ağ ören, lif eğiren atalarımız farklı dokuma biçimleri de geliştirmişler.
Otuz bin yıl öncesinde kullanılan olta takımı
Bilinen en eski balık avlama örneklerinden biri, 1957 yılında Japonya’da keşfedilmiş; MÖ 27.000 ile 29.000 arasına tarihlenen kemikten oyulmuş bir olta olarak literatüre geçmiş. Sadece dikkatli bir gözün fark edebileceği bir kemik parçasıyla 30 bin yıl önce yaşayan atalarımızın beslenme yollarını ve tasarım gücünü anlamaya çalışmak ne kadar ilginç bir şey olmalı!
Balık tutma eylemi, insanın evrimsel gelişimi içinde gelişerek devam etmiş. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonrasında ulaşılan bilimsel veriler coğrafyalar arasında farklılıklar gösterse de, 4000 yıl öncesinden başlayan bir süreç içinde ucu sivriltilen ağaç – bamboo çubukları özellikle nehir ve göl balıkçılığında zıpkın olarak kullanılmış. İlerleyen yıllarda kancayı keşfeden ve geliştiren atalarımız atkuyruğu, deri, boabab ağacı lifi, ipek örgüsü ve Latince adı “Leschina” olan ela çiçeğinin örülmüş liflerini çubukların arasına sıkıştırarak kullanmış.
Mısır ve Mezopotamya’da yaşayan eski kültürlere ait keşfedilen yazılı kayıtlarda dönemin balıkçılık teknikleri hakkında bilgi sahibi olunması 19. yüzyıl araştırmalarına konu olmuş. MÖ 2000’li yıllara tarihlenen balık tutmayı, balık pişirmeyi tasvir edilen mezar taşı oymalarında ve günümüze ulaşan papirüs parşömenlerinde soyu hala devam eden Nil levreği, yayın balığı ve yılan balıkları görülmüş; dokunmuş ağlar, zıpkınlar ve ilkel kancalar gün yüzüne çıkartılmış.
Japonya’da yapılan araştırmalarda Edo döneminde, yani günümüzden 3 bin yıl öncesinde balık ağlarının bilindiği anlaşılmış ve ticari balıkçılığın izlerine rastlanmış; eğlenceli olmasının yanı sıra beslenmek ve ayakta kalmanın yolu olan “sinek balıkçılığı” konusunda son yıllarda farklı veriler bulunmuş.
Tarih öncesinin balık tutma yöntemlerine bazen sular çekildiğinde rastlanıyor.
Eski Yunan’da ve Roma İmparatorluğu’nda balık sevgisi
Balık tutma görüntüleri ve balıkla ilgili kullanılan sözcüklerin çokluğu Eski Yunan ve Roma İmparatorluğu dönemi üzerinde araştırma yapan bilim adamlarının dikkatini çekmiş. O günlerden günümüze ulaşan balık tutma tekniklerinin yanı sıra, balıkla ilgili mozaikler, vazo resimleri ve deriler üzerine yazılmış notlara ulaşılmış. İlginçtir, karşılaştırıldığında bugün Makedonya’da kullanılan balık tutma yemlerinin binlerce yıl öncesinde de aynı şekilde bilindiği ortaya çıkmış, o yıllarda bile Makedonların oltalarına yem olarak -bulunmadığı mevsimlerde- yapay sinek taktığı anlaşılmış.