Sözde serbest piyasa ekonomisinde, fiyat oluşumlarının sürekli olarak polisiye tedbir ve siyasi tehditlerle ayar verilmeye çalışılmasını tebessümle izliyorum.
“Zam yapanı yaşatmayız, fiyat arttıranın canına okuruz” gibi sert ve okkalı söylemlerle enflasyonu korkutmanın mümkün olduğu bir ekonomi modeli olsa idi, baskı rejimlerinin en küçük bir ekonomik sorunu olmaz, refah içinde yaşarlardı.
Oysa biliyoruz ki, durum tam ama tam tersi.
Biliyoruz ki, ABD’de de bizimki kadar yüksek olmasa da onlar açısından alışılmadık bir enflasyon oranı var.
Siz hiç ABD Başkanı’nın ya da Maliye Bakanı’nın Costco’yu, Walmart’ı, Jc Penney’i, Foodmart’ı tehdit eden açıklamasını duydunuz mu!
Elbette birileri kartel oluşturup, rekabeti ortadan kaldıracak adımlar atıyor, serbest piyasayı, fiyat oluşum mekanizmalarını bozuyorsa buna karşı gereken her yerde yapılır ama üreticinin, satıcının hatta stokçunun tehdit edildiğine rastlayamazsınız.
Bir işe yaramaz, tam aksi sonuç doğurur.
“Fiyat artışlarını takip ediyoruz. Hesap soracağız.”
Yapmayın ya?
Kimden?
Üretim için kullandığı gübre fiyatı bir yılda 4 katına çıkmış, sulama maliyeti elektrik fiyatlarındaki yüzde 100’ü aşan artışlar nedeniyle en az iki katına çıkmış, asgari ücret artışı nedeniyle işçilik maliyeti yüzde 50 civarında artmış, plastik fiyatlarındaki yüzde 300’lük artış nedeniyle sera maliyetleri yüzde 300 artmış çiftçiden mi!
Hadi çiftçiyi korkuttunuz.
Zararı sineye çekti.
Hatta de ki, sıtkı sıyrıldı ürünü bedava vermeye karar verdi.
Ne yapacaksınız o zaman?
Tarlada 1 TL, manavda 15 TL diye milleti manavlara karşı mı kışkırtacaksınız!
De ki tarlada 1 değil, 0 lira.
Beleş, bedava.
Manavda da bedava mı olacak zannediyorsunuz!
De ki, Antalya’dan çıktı yola bedava ürün.
Fiyatı yüzde 300 artmış petrokimya ürününden yapılmış sandığa koyulacak önce.
Sonra da kamyona.
İstanbul 700 km.
Koca kamyon bedava mı gelecek onca yolu.
Siz mazot fiyatını bir yılda üç katına çıkarmışsınız.
Lastik fiyatını bir yılda iki kattan fazla arttırmışsınız.
Kamyonun yedek parçasının fiyatı bir yılda iki katına çıkmış.
Kamyonun fiyatı zaten dolara, avroya bağlı. O da yüzde yüz artmış en az.
Yetmedi 5 müteahhide yaptırdığın otoyoldan ve fiyatı dolara endeksli pahalı köprülerden geçmek zorunda o kamyon.
Osmangazi’den geçerse sadece köprüye 600 TL, üzerine bir o kadar da yola ödeyecek.
Yok eğer Balıkesir’den, Çanakkale’den falan geliyorsa sadece köprüye 950 TL ödeyecek.
Mecburen kullanacağı YSS ve Kuzey Otoyolu geçiş ücreti de kaybanası.