Oğuz Makal
“İspanya delice ağaçlarını aşılayarak zeytincilikte şampiyon olmuş. Ne diyorsun bu işe?…” Yanıtım acı vericiydi, DP hükümeti yıllarında, delice ağaçlarımızı İspanya’nın isteğiyle kesip, kömür yaparak onlara satmıştık…
“Zeytinime dokunma” seslerinin yükseldiği şu günlerde, üç yıl önce doksan beş yaşında aramızdan ayrılan, “Sokrates” lakaplı Köy Enstitülü Nail Çağlayan öğretmeni anmak isterim.
Nedenine gelince tabii ki ‘zeytin ağaçları’.
Ve tanışma öykümün anahtarı yine ‘ağaç’.
İzmir’den Ayvalık’a doğru giderken gözüm yola yakın bir köye, daha doğrusu köydeki dev çamlardan oluşan yeşil bir adaya çarpardı.
Çok merak ederdim. Meğer İzmir yakınlarındaki Kızılçullu Köy Enstitüsünü 1944 yılında bitirip kendi köyü Kabakum’a öğretmen atandıktan sonraki günlerde dikmiş bu çamları. Üstelik fıstık çamları. Öğrencileriyle ekmiş, sulamış, budamış ve bakımını yapmış. Ve bugün de çam kozalaklarının satışından köy halkı topluca yararlanmakta…
DOĞA-ÇEVRE DOSTU İKİ İNSAN
Japon sinemacı Akira Kurosava’nın Dersu Uzala filmini gördünüz mü bilmiyorum. Sanki yüzü, giysisi, boynunda daima sarılı poşusu, şapkası ve bir de yanından eksik etmediği değneği ile Nail öğretmen değil, filmdeki avcı-bilge adam Dersu Uzala karşımdaydı.
Kitaplar yazıyordu. İlk basılan ve gazete-dergilerde yayımladığı doğa-çevre yazılarını bir araya getirdiği kitabını gösterdi: Önce Kargalar Yok Oldu Ya Sonra.
Boy atmış çam ağaçlarını yakından görmüş, merakımı gidermiştim.
Dersu Uzala, gezgin Vladimir Arseniev’in yaşadıklarının güncesidir. Kızıl Ordu’dan bir grup asker, başlarında Arseniev, harita çalışmaları için Rusya’nın en doğusuna yaptıkları zorlu yolculukta, ormanın derinliklerinde doğada yaşayan Dersu Uzala ile karşılaşacaktır. Bu karşılaşmanın olay örgüsü Kurosava’nın filminin öyküsünü oluşturur. Dersu ve askerler gecelemek için ormanın ortasında terk edilmiş bir barakaya sığınırlar. Ertesi gün ayrılmadan önce Dersu seslenir: