Baş döndürücü bir sürecin içinde geçiyoruz…
Bir yanda uzun bir süreden beri hatırlamadığımız hatta aklımızdan bile geçmeyen bir ülkenin diğer bir ülke topraklarını işgal etmesi, diğer taraftan uluslararası ekonomilerde yaşanan başta yüksek enflasyon oranları ve doğal olarak hayat pahalılığı.
Anlaşılan yeni bir dönem karşımızda… Çalkantısı ve yeniden şekillenen dengesiyle.
Yükselen enerji fiyatları çoğu zaman yüksek enflasyon oranlarının arkasındaki temel faktör olarak gözükmektedir. Kısa bir sürede varili 20-30 dolardan 130’lara gelen akaryakıt fiyatları muhakkak bu oranlarda etkili olurken diğer faktörleri de bir kenara atmamak gerekir.
Modern ekonomilerde de enerji fiyatlarının enflasyon oralarını yukarılara taşımasına rağmen bu oranların hâlâ tek hanede gerçekleşmesi o ekonomilerde dengelerin hala sarsılmaz niteliklere sahip olduğunu göstermektedir. Örneğin ABD’de tüketici fiyat endeksinin yıllık artışının yüzde 8 civarında olmasına rağmen kuvvetli istihdam yaratma kapasitesi bunu çoğu zaman görünmez kılabilmekte, yükselen reel ücretlerle beraber ise en azından kısa dönemde fiyat artışlarının olumsuzlukları örtülebilmektedir.
Ekonomik koşulları değerlendirip diğerleri ile karşılaştırırken bakılması gereken temel nokta da bu zaten. Eğer reel alım gücü yükseliyor, istihdam yaratma kapasitesi olumlu seyrediyor, halkın ekonomik beklentileri bir önceki yıla göre daha yukarılarda yer buluyor ve daha önemlisi üretim kapasitesi artıyor ise enflasyonun uzun dönemli bir sorun olmayacağı, olsa bile hayat pahalılığı konusunda o kadar da baskı yaratmayacağı açıktır.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/veysel-ulusoy/aycicegi-domates-patates-1915374