Çigdem Toker
Elektrik faturalarında beklenen iyileştirme geldi. Yüzde 18 KDV, yüzde 8’e indirildi. Meskendeki elektrik tüketimi de 8 kilovatsaate çıkarıldı.
Peki bu “müjde”ler, milyonlarca dar ve orta gelir düzeyindeki vatandaş için anlamlı sonuç üretecek mi? Enerji uzmanları “hayır” diyor. Söz konusu grubun tüketiminin zaten bu düzeylere çıkmadığı ancak düzenlemenin evinde klima, ikinci buzdolabı olanlar ya da deniz kenarında yaşayıp elektriği ısınma amaçlı kullananlara avantaj sağlayacağı belirtiliyor.
BÜYÜK TESADÜF!
Ne tesadüftür ki, elektrikte “iyileşme” diye sunulan bu iki düzenlemenin yapıldığı gün, zeytinlikleri maden şirketlerine açan bir yönetmelik değişikliği yayımlandı. Maden şirketi derken, “ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyeti” diye tanımlanıyor. Kömüre dayalı termik santral yani. Madencilik faaliyeti, tapuda zeytincilik olarak kayıtlı alanlara rastlarsa, o saha Enerji Bakanlığı izniyle “taşınabilirmiş.” Enerji Bakanlığı “kamu yararını” dikkate alırmış.
Eğer zeytin sahasının taşınması mümkün değilse, o sahada madencilik faaliyeti yürütülüp geçici tesisler kurulabilirmiş. (İşin bu kısmını “Kesimi nereden çıkarıyorsunuz. Yeni maddede kesim demiyor ki” diyenlerin dikkatine sunalım. Taşınamayacak zeytin ağacının olduğu yere kömür maden tesisi kurmak ne demek? Şirket ağaçları muhafaza mı edecek? )
Yine de yüreğimize su serpecek bir şey yok değil! Zeytinliklere iş makinalarıyla dalmasına izin verilecek kişinin (Kişi derken tabii ki tüzel kişi kastediliyor. Yani kömüre dayalı termik santral işleten şirketler) madencilik faaliyeti bitiminde sahayı rehabilite ederek eski haline getirmesi, dikim normlarına uygun zeytin bahçesi kuracağını taahhüt etmesi zorunluymuş.
Bu kadirbilirlik karşısında ne kadar minnet duyulsa az…
İnsanın aklından birçok soru geçiyor. Kamu yararı adına başlayalım:
■ Elektrik faturasında indirim sağlayacağı söylenen düzenleme ile kömürden elektrik üreten şirketlere “Zeytinlikleri taşı, ortadan kaldır” izni veren düzenlemenin aynı gün yapılmasında büyük tesadüfü (!) neye borçluyuz?