Su kaynakları artık sadece bahar ve yaz aylarında değil yıl boyunca mavi-yeşil algler, zararlı alg türü yosunlarla kaplanıyor. Bugün artık çözümü çok zor, çok zaman ve ekonomi gerektiren aşamaya geldi.
Her türlü su ortamındaki (acı-tuzlu-tatlı) besin zincirinin ilk basamağını mikroskobik su yosunları (mavi-yeşil algler-fitoplankton) oluşturuyor. Su yosunlarının temel görevi, ilk tüketiciler olan zooplanktona besin ve mineralleri sağlarken, aynı zamanda fotosentez yapabilme özellikleriyle de dünyadaki oksijenin en önemli üreticisi.
Su ortamlarındaki meydana gelen kirliliğe-değişimlere en fazla tepki bitkisel planktondan gelir. Bu organizmalar; aşırı oranda çoğalarak oluşturdukları kolonilerle her türlü su ortamlarında kirliliğinin göstergesi. Gerek denizlerde, gerek göllerde doğa olayı ve de doğal olmayan bu değişimlerin nedeni önlenebilir insan kaynaklı kirletme. Su kaynaklarımızda, bitkilerin beslenmesini sağlayan-büyüme gelişmelerini hızlandıran, evsel, tarımsal, endüsrtriyel her türlü atığın ve atık suların yapısında yer alan, azot, fosfor ve benzeri besi tuzlarını içeren her türlü atık; derin deşarj gibi yöntemlerle sulara bırakılması sonucunda, alglerin (su yosunları) aşırı artışına neden olunmakta. Bu ortamlarda su yosunlarını tüketecek, bakteri ve hayvan türlerinin azlığı veya yok oluşu, alglerin bir süre sonra su içerisinde ölümlerine, aşırı oksijen tüketerek bozulmaları sonucu, dış ortama salgıladığı karbonhidratlı salgılarla yapışkan peltemsi bir hal alarak, suların iç, dip, yüzey kısımlarında oluşturdukları tabakalaşma (müsilajlaşma, salyalaşma) bu suların aşırı derece kirliliğinin göstergesidir. Marmara Denizi’ndeki ‘müsilaj’, Bafa, Eğirdir, Büyükçekmece göllerindeki aşırı alg artışı sonucu yaşanan, suyosunu kolonilerinin artışı, ortamda oksijenin azalmasına neden olarak sulardaki diğer canlıların yaşamalarına olanaksız hale getirmekte.