Türkiye’de sözleşmeli üretim sınırlı da olsa uygulanıyor ancak bu model şimdiye kadar hep üretici- çiftçi aleyhine sonuçlar verdi. Bir nevi üretici fiyatlarının baskılanması, düşürülmesi için araç olarak kullanıldı.
Sözleşmelere uyulmadı. Bir kısım alıcılar ürünleri sözleşmede yazan fiyattan daha ucuza alabilmek – kapatabilmek- için elinden gelen gayreti gösterdi. Üretim için kullandıkları girdileri ya da bu girdileri satın almak için gerekli olan parayı bulmak için sözleşme yaptığı alıcıya mahkûm olan örgütsüz üretici, sonraki sezonu düşünerek tüm dayatmalara boyun eğmek zorunda kaldı.
Özellikle Türkiye gibi küçük ölçekte üretim yapan çiftçilerin yoğun olduğu ülkelerde üreticiler; tarım şirketlerinin sağladığı girdiler, verdiği avanslar olmadan rekabetçi olamazlar. Ayrıca sözleşmeli üretim ‘’ Nasıl olsa çiftçinin satış yapacağı yer garanti, sözleşmede yazan kârı da alacak.’’ mantığıyla desteklerin azaltılması için bir bahane olarak kullanılabilir.
Gıda piyasaları giderek tekelleşiyor. Küçük ve orta ölçekli çiftçilerin girdi ve ürün piyasalarına girmeleri zorlaşıyor. Bu durum üreticinin fiyat risklerini artırıyor. İşte sözleşmeli tarımın propagandası tam da burada başlıyor. Bir bölümü uluslararası tarım şirketlerinin piyasaya girmesi ile uygulanan sözleşmeli tarımın üreticilerin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm olacağı söyleniyor.
Hiçbir büyük alıcı, küçük miktarlarla uğraşmaz. Büyük miktarda üretim içinse yeni ve yüksek teknoloji gerekir. Bu yatırım maliyetini kim, nasıl karşılayacak?
Dahası işletme ölçekleri küçüldükçe firmaların ürünü garanti etmek için koydukları şartların çiftçiler aleyhine ağırlaştırılmasını kim engelleyecek?
Ülkenin belli bir bölümüne hâkim olan birkaç şirketin kendi aralarında anlaşmasını, bu nedenle azalacak rekabet sonucunda çiftçilerin farklı şirketler ile sözleşme imzalamasının imkânsız hâle gelmesini ve şirket tarafından verilen fiyatları kabul etmek zorunda kalmasını kim durdurabilecek?
Sizce şirketler için kâr mı önemlidir, yoksa gıda güvenliği mi? Satılabilecek ürün daha çok ürettirileceğine göre ürün çeşitliliği nasıl sağlanacak?
Sözleşme demek, hukuk demektir. Türkiye’de tarım hukuku var mıdır? Taraflar arasındaki olası uyuşmazlıkları zamanında çözebilecek, tarım konusunda uzman mahkeme yoktur. Klasik yargı düzeninde atanan bilirkişilerin raporları ve mahkemelerin hüküm verme süreci çok uzun sürmektedir. Toprak ve ürün canlıdır. Üretici sözleşmede yazan gübre veya ilacı yanlış kullandı diyelim. Bunun kararının hemen verilmesi gerekir. Bırakınız ayı, yılı, bir hafta sonra yazılacak bilirkişi raporunun hiçbir geçerliliği olmayabilir.
Ürün alım fiyatları konusunda firmanın sözleşmeye uymadığını farz edelim. Üretici yasal yollara başvuracak maddi gücü ve diğer imkânları nasıl bulacaktır?
Sözleşmeli üretim modeli, büyük ölçekli üretim ister. Bunun sonucu çiftlik sayısının azalması, küçük ve orta ölçekli çiftliklerin kaybolması demektir. Eğer yasa tasarısı tüm bu sorunlara çözüm üretecek mekanizmaları kuramazsa; bir endüstriyel üretim modeli olan sözleşmeli tarımın yerleşmesi özellikle küçük ölçekli ve örgütsüz üreticilerin olduğu ülkemizde sermayenin tarımda egemenliğini sağlamasının önemli bir aracı olacaktır.